İşin Temeline İnelim;
Bir Devrime İhtiyacımız Var, Daha Azına Değil!
Yeni Komünizm Kolektifi Devrimci Enternasyonalist 1 Mayıs Çağrı Metni – 1 Mayıs 2022
Nasıl Bir Dünyada Yaşıyoruz?
*Dünyamız nükleer savaş tehdidi de dahil olmak üzere, başını ABD’nin çektiği NATO/BATI emperyalizmi ile Rus emperyalizmi arasında keskin ve küresel parçalanmaya neden olabilecek bir dünya savaşı tehlikesi ile karşı karşıya!
*ABD’de faşist hareketin konsolidasyon mücadelesi ve “Trumpizm” etkileri bütün dünyada dalgalanmaya devam ediyor. Brezilya’da Jair Bolsonaro, Filipinler’de Rodrigo Duterte, Hindistan’da Narendra Modi, Macaristan’da Viktor Orbán, Türkiye’de Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği faşist rejimler, insanlığın üzerine bir karabasan gibi çöküyor. Bu gerici tablo, egemen sınıfların sadece kendi aralarındaki çelişkileri kızıştırmakla kalmıyor, uluslararası koşulları da parçalanma noktasına doğru sürüklüyor ve toplumu bir bütün olarak sağa çekiyor.
*Sadece işgal edilmiş Ukrayna’dan değil, Taliban gibi faşist köktendincilerden, haksız savaşlardan, açlıktan, yoksulluktan ve büyük iklim krizinden kaçan 71 milyon insan yerlerinden ediliyor ve göçe maruz bırakılıyor. Ve bu rakam yalnızca birkaç sene içerisinde 160 milyonu bulabilir.
*Bütün dünyada kadınlar baskı ve sömürüye maruz kalıyor, sokak ortasında katlediliyor, devamlı olarak cinsel istismara ve tecavüzlere uğruyor, özellikle de üçüncü dünya ülkelerinde küresel emperyalizmin “endüstrileşmiş” cinsel sömürüsüne tabi tutuluyor. LGBTİQ+ bireyler patriarkal sistem tarafından toplum dışına atılıyor, şeytan gibi gösteriliyor, suçlanıyor, hedef gösterilip katlediliyor. Toplumda köktenci ve dinci faşist akımların ilerlemesi ve hakim olmasıyla birlikte, bu sömürü ve baskının “ortaçağ” biçimleri de dahil olmak üzere kadınlar ve LGBTİQ+ bireylere yönelik baskı ve sömürü acımasızca katlanarak ilerliyor.
*Ve dünyamız çok büyük bir çevresel yıkım ile yüz yüze. İklim değişikliği ve küresel ısınma, ekolojik vahşetin yalnızca günden güne görünen yüzüdür. Ve eğer işler bu şekilde devam ederse, insanlık için ve doğanın parçası olan birçok canlı türü için varoluşsal bir eşiğe doğru hızla gelmiş olacağız.
Dünya çapında yaşadığımız ve her bir özgülde farklılıklar barındıran sorunların, insanları boğan, hayatları yok eden ve ruhları ezen tüm bu acıların temel kaynağı kapitalizm-emperyalizmdir. Bu sistem, bu ülkedeki ve dünyanın her yerinden halkların ezici çoğunluğu için sonsuz dehşet kaynağıdır ve insanlığı giderek daha fazla tehdit etmektedir. Açıkça söyleyelim; ezilen halk kitleleri için ve dünya çapında insanlığın kurtuluşu için bu sistem altında bir gelecek veya yaşanmaya değer bir gelecek yoktur! Bu sistemin gerçek bir devrim yoluyla köklerinden sökülüp atılması gerekmektedir!
AKP/MHP Rejim Kabusunun Yaşattıkları
Yaşadığımız coğrafya, insanlığın dünya çapında yaşadığı dehşetlerden bağımsız değildir. Türkiye bir yandan kapitalist-emperyalist dünya sistemine entegredir, diğer yandan ise İslamcı/Türkçü faşist bir rejim altında insan dışı uygulamaların en agresif ve cani biçimine maruz kalmaktadır.
Bu rejim altında, Kürt Ulusu ve diğer azınlıklar “potansiyel tehlike” olarak görülmeye devam ediliyor. Ana dilleri yasaklanıyor, Kürtçe konuştukları için insanlar sokak ortasında öldürülüyor. Rejim “Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır” geleneksel şovenist söyleme yaslanarak “Makul Kürt” yaratmak istiyor. “Makulün” dışında olan tüm Kürtleri düşmanlaştırıyor. 6 Milyona yakın oy olan HDP’ye yönelik siyasi bir kırım gerçekleştiriliyor, neredeyse tüm belediyelerine sömürge valiliği niteliğinde kayyım atanıyor. Kapatma davalarıyla HDP’nin hem siyaset yapma hakkı engellenmek isteniyor, hem de belirli bir sınıra çekme yöntemi izleniyor. Tüm bu saldırıların tek nedeni olmasa bile, temel nedeni Kürt Ulusunun kendi kaderini tayin hakkının gasp edilmesi ve gadre uğratılmasıdır.
Bu rejim altında, kadınlar patriyarkanın en gerici biçimlerinden olan dinci köktenci ideoloji tarafından değersiz nesneler olarak görülüyor, toplumun dışına itiliyor, “annelik” zincirine bağlanıyor ve sadece “iyi eş” olmaları isteniyor. En temel hakları ellerinden alınıyor, İstanbul Sözleşmesi iptal ediliyor, kadın cinayetlerine karşı olan dernekler “ahlak dışı” olarak görüldükleri için kapatılmak isteniyor.
Bu rejim altında, LGBTİQ+ bireyler “sapık” ve “dinden çıkmalar” olarak görülüyor. Toplumda bir korku iklimi yaratılarak, LGBTİQ+ bireyler sistematik şekilde terörize edilererek hedef gösteriliyorlar. Türkiye, Avrupa’nın en fazla trans cinayetlerinin yaşadığı ülke haline dönüşmüştür ve bu korkunç durum köktenci dinci ideoloji temelinde toplumun kutuplaştırmasıyla daha da fazla güç ve hız kazanmaktadır.
Bu rejim altında tüm doğa kâr elde edilecek bir nesne olarak görülüyor ve ekolojik yıkımın etkileri belirsiz bir “geleceğe” bırakılıyor. Küreselleşen emperyalizmin tedarik zincirleri içerisinde “daha fazla kâr” kapabilmek için diğer ülkelerle keskin rekabetin getirdiği acımasız sonuçlar yaşanıyor. Bu doğrultuda yüzlerce madene izin veriliyor, daha fazla fosil yakıt kullanılıyor, yüzlerce HES açılarak ırmaklar ve nehirler kurutuluyor, “ekonomik kalkınma” adı altında betonlaşmaya artan oranda hız veriliyor. Bu rejim “kâr-zarar” hesabı yaparken doğayı hesaba katmıyor.
Bu rejim altında insanın hiçbir değeri yoktur. Örneğin AB ile bir pazarlık konusu olduğunda ya da “Müslüman kardeşliğinin” siyasi bir göstergesi sayıldığında rejim göçmenleri kullanmaktan çekinmemiştir. Öte yandan, bu ülkenin kurucu ideolojik unsurlarından biri olan azgın Türk şovenizmi pompalanmaya devam edilmiş, göçmenlere yönelik saldırılar ya görmezden gelinmiş veya bu tip saldırılara hak verilmiştir. Şimdilerde, anti-göçmen söylemlerde “en iyisini yapma” düşüncesi öne çıkmakta ve göçmenlerin “geri gönderilmeleri opsiyonu” üzerinde durularak bütün bir toplum şovenist temelde kutuplaştırılmaktadır. Ayrıca, en temel insani haklardan biri olan insanların göç etme hakları da tamamen tehlike altına girmektedir.
Bu rejim altında insanlar yalnızca derin ve yaygın bir ekonomik kriz altında yoksul bırakılmıyor, aynı zamanda açlık sınırının altına doğru da çekiliyor. Tüm kapitalist ekonomilerin temel bir özelliği olan klientalizm ve yandaş sermaye gruplarının palazlanması ve kayırılması durumu AKP rejimi altında pervasızca yaşanmıştır. İslamcı sermaye ve özellikle de 5’li Çete son 20 yıldır devlet gücünü ve kamu bankalarının güçlü desteğini alarak servet üstüne servet eklemişken, özellikle de son 8 yılda halkın alım gücü uçurum seviyesinde bir düşüş yaşamıştır. Aşırı işsizliğin ve yoksullaşmanın toplumun geneline yayılması durumu “ucuz işçiliği” ve milyonlarca insana ağır koşullar altında güvencesiz çalışma zorunluluğunu veya kayıt dışı ekonomik faaliyetler alanında çalışmayı dayatmaktadır.
Millet İttifakı Çözümün Değil – Sorunun Parçasıdır!
Şimdilerde bir “alternatif” olarak lanse edilen, oysa ki illüzyondan başka bir şey olmayan Millet İttifakı, ezilen halk kitlelerinin çıkarlarını kesin olarak temsil edemez. Temel bir hakikati tekrar dile getirelim. Türkiye Cumhuriyeti, ister Kemalist rejim sürecinde ister İslamcı rejim, isterse nispeten demokratik olduğu zamanlarda halkın değil, hakim sınıfların devleti olmuştur! Ve bu fiilen böyle sürmektedir!
İslamcı/Türkçü faşist rejimin halk kitleleri üzerindeki ağır baskı ve sömürü koşulları, halkın büyük bir çoğunluğunun bu rejime tepki duymasına neden olmuştur. Millet İttifakı, halk kitlelerinin bu öfkesini kendi cephaneliğinde eritmek istemektedir. Başını CHP’nin çektiği bu ittifak yeni bir rejimi öngörmektedir. “Hibrit” bir Kemalizm ya da en azından “ılımlı muhafazakarlığı” kabul eden bir Kemalist rejim toplum için alternatif olarak sunulmaktadır. AKP’nin temsil ettiği rejime karşı “ılımlı muhafazakarların” ve Türkçü şovenist – faşizan güçlerin desteklediği “Hibrit” Kemalizm, aralarındaki tüm farklara rağmen, hakim sömürücü ve baskıcı ilişkilere hizmet eder ve bunu güçlendirirler. Bu rejimler, kendi kapitalist sınıflarının dünya çapındaki çıkarları için birbirleriyle itilaf halinde olurken, halkı ve bir bütün olarak dünya insanlığını düşünerek değil, kapitalist-emperyalist sistemin çıkarlarını düşünerek hareket ederler. Halk kitleleri için ve en nihayetinde bir bütün olarak insanlığın kurtuluşu için bu sistem altında bir gelecek veya yaşanmaya değer bir gelecek yoktur!
Gerçek Bir Devrime İhtiyacımız Var! Daha Azına Değil!
Dünyanın şu halinden rahatsızlık duyan, bu sistem altında “herkes için özgürlük ve adalet” iddiasının koca bir yalandan ibaret olduğunu bilen, her seferinde hakim sınıflar arasında bir “seçim” yapmaya zorlanmanın acımasız ve kahredici sonuçlarından kurtulmak isteyen herkesin, baskının ve sömürünün, yoksulluğun, krizlerin olmadığı, başka bir ulustan geldiği için şeytanlaştırılmadığı, cinsiyet rollerinin dayatılmadığı, cinsel kimliklerin hor görülmediği, doğanın talan edilmediği ve üzerindeki canlı türlerine insanmerkezli davranılmadığı bir dünya için, kısacası uğruna savaşmaya değecek bir dünya için mücadeleye cüret eden herkes gerçek bir devrimin parçası olmalıdır.
Bu devrim sadece “iyi bir fikir” değildir, fiilen mümkündür! AKP’nin ve onun gerici rejiminin 20 yıldır toplumun üzerine karabasan gibi çökmesinin ağır sonuçları, aynı zamanda bizim gerçek bir devrim yapabilmemizin mümkünlüğü ve potansiyelini doğurmaktadır.
Devrim yapmak, bu sisteme son vermek ve çok daha iyi bir şeyi hayata geçirmek mümkündür. Bunun için artan oranda insanın Bob Avakian’ın mimarı ve önderi olduğu yeni komünizmi öğrenmeleri ve bizler gibi Bob Avakian’ın ve onun devrimci önderliğinin takipçileri olmaları gerekmektedir. İnsanlığın içinde bulunduğu çıkmazdan çıkabilmesinin yegâne yolu budur!
Bob Avakian’ın da dediği üzere;
“İki seçeneğimiz var: Ya bütün bunlarla yaşamaya devam edeceğiz ve gelecek nesiller de
-ki eğer bir gelecekleri olacaksa- aynısını hatta beterini yaşamaya devam edecek,
veya devrim yapacağız!”
#DEVRİMDAHAAZIDEĞİL
Bizlerle şimdi iletişime geçerek bütün baskı ve sömürü ilişkilerinin kökten ortadan kaldırılacağı geleceğin yeni toplumu için büyük bir adım atmış olacaksın.
Türkiye-Kuzey Kürdistan Coğrafyasında Gerçek Bir Devrim İçin…
Aşağıdaki temel belgeler Bob Avakian’ın devrimci önderliğinin ve geliştirmiş olduğu yeni komünizmin takipçileri olan Yeni Komünizm Kolektifi Çalışma Grubu tarafından hazırlanmış ve kamuoyu ile paylaşılmıştır. Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasında kapitalizm-emperyalizm sisteminden kökten bir kopuş gerçekleştirecek, her tür sömürü ve baskı ilişkisini komünizm yolunda köklerinden sökerek ortadan kaldıracak ve tüm dünyada komünizme ulaşılması için aktif bir üs bölgesi olarak faaliyet yürütecek sosyalist bir iktidarın kurulması için gerçek bir devrim stratejisinin ve bu fay hatlarının bilimsel şekilde tanınması kritik önemdedir. Ezilen ulusların, kadınların ve LGBTİQ+ bireylerin, göçmenler ve mültecilerin, çevrenin ve ekosistemlerin gerçek kurtuluşu mümkündür ve zorunludur.
Bu belgeler, devrimin önünde engel olan rejimin niteliğinin ve işleyiş biçiminin doğru şekilde temellendirilmesi ve bütün bunlardan kurtulmak için gerekli olan yöntem ve yaklaşıma dair çok önemli bir zemin sunmaktadır. Bu belgeleri okuyun, çevrenizle paylaşın ve gerçek bir devrim hareketini yeni komünizmin rehberliğinde birlikte inşa etmek için bizlerle şimdi iletişime geçin!
–Yeni Komünizm Kolektifi
Add comment