Trump-Putin Zirvesinin Akabinde: Dört Kritik Hakikat

Editörün notu: Ukrayna üzerinde yaşanan Rusya ve ABD gibi iki emperyalist gücü karşı karşıya getiren savaş kısa bir süre önce başlayan zirveler ve görüşmelerle yeni bir aşamaya doğru gitmektedir. Sürecin doğru anlaşılabilmesi ve tartışmaların buradan derinleştirilebilmesi; çelişkilerin ne temelde ele alınması gerektiğinin anlaşılabilmesi için orijinali https://revcom.us/en/wake-trump-putin-summit-four-critical-truths adresinden ulaşılabilecek yazının çevirisini okurlarımıza sunuyoruz.


Trump ve Putin arasında geçtiğimiz cuma günü Alaska’da gerçekleşen zirve haber kanallarını domine etti ve aynı gündem bu hafta da haber kanallarını dolduracak gibi gözüküypr. Konferansın amacı Rusya ve Ukrayna arasındaki kanlı ve tehlikeli savaşın nasıl bir sonuca vardırılacağı üzerineydi. Hızlıca bir vekalet savaşına dönüşen bu savaşta Ukrayna’ya, Avrupa ve Trump koltuğu alana kadar ABD tarafından güçlü bir şekilde arka çıkıldı. Görüşmeye giderken Trump ilk adım olarak Putin’in ateşkesi kabul etmesini söylerken toplantıdan çıktığında bu talebini bıraktı. Konferans boyunca Trump, Putin’den övgüyle bahsederken artık ateşkes öncesi Putin’le kapsamlı bir anlaşma yapma sorumluluğunun Ukrayna lideri Zelenski’de olduğunu söyledi.

Bunun dışında hiç kimse Trump ve Putin’in ne konuştuğunu ve ne konularda anlaşmaya vardığını bilmiyor. Bunların daha fazlası bu hafta netlik kazanacak. Neler olacağının çok büyük etkileri olacak dolayısıyla daha derin dinamiklerin ve olasılıkların neler olduğunu anlayabilmek önemlidir.

Bir: Kapitalist-emperyalist güçler arasında bölünmüş ve bu güçlerin sistemin mantığına göre üstünlük için savaştıkları bir dünyada yaşıyoruz. Tam da şu an da bütün emperyalist güçler nükleer cephanelikler de dahil olmak üzere cephaneliklerini modernize edip güçlendirmek için devasa bütçeler kullanıyorlar ve stratejilerini geliştiriyorlar. Üstünlük mücadelesinin esas rakipleri ise çok daha sert bir rekabetin içerisine girmiş olan ABD ve Çin. Bu “karışımın” içerisinde devasa nükleer cephaneliği ile Rusya ise büyük bir oyuncu Ancak bu güçlerin herhangi birinin dahil olduğu-ister planlı isterse kazaen başlasın- yeni bir savaş bir felaket ve hatta insanlığın sonu anlamına gelebilir.

Bundan üç buçuk yıl önce Rusya haksız ve kanlı bir şekilde Ukrayna’nın işgaline başladı. Bu savaşta yüzbinlerce insan öldü ve çok daha fazlası ise sakat kaldı. Ancak Rusya’nın işgalinin başındaki çok kısa bir zaman dilimi haricinde temel olarak bu savaş Ukrayna halkının ulusal kurtuluş savaşı olmadı. Ancak ABD ve Avrupa’nın Ukrayna’yı ağır bir şekilde desteklediği bir vekalet savaşına dönüştü. Bu arenada şu an da ABD ve Rusya dünyanın bölüşümü ve yağması üzerine bir düeloya girişmiş durumdadır.

Biden yönetimi altında ABD, Ukrayna’ya milyarlarca dolarlık silah yardımı yaptı, Rusya birlikleri hakkında istihbarat paylaştı ve ileri seviyede stratejik “tavsiyeler” verdi. Bu sırada medeniyeti ortadan kaldırabilecek olan bir nükleer savaş ihtimaline de yaklaşıldı. Bu sadece iki devasa nükleer gücün işgal üzerinden birbirlerine karşı olmaları değil aynı zamanda Rusya lideri Putin ve minyonlarının sürekli olarak dünyaya Rusya’nın nükleer silahlara sahip olduğunu hatırlatmasıyla tekrar tekrar gündem oldu. Bir noktada Biden mevcut durumun nükleer bir savaşa dönüşme ihtimalinin 60 yıl önceki Küba Krizinden daha yüksek olduğunu itiraf etti! Yani bu krizden 60 yıl sonra iki emperyalist güç dünyanın nasıl bölüneceği üzerine bir kavgayla insanlık uygarlığının sonunun gelmesini riske atıyorlar!

2024 seçimlerinin kampanyası sırasında Trump Ukrayna’daki savaşa karşı olduğunu söyledi. Şayet kendisi başkan olsaydı böyle bir savaş hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini ve göreve gelir gelmez ilk gün barış anlaşmasını çıkartacağını iddia etti. Açıkçası şimdiye kadar böyle bir şeyi başaramadı. Burada risk altında olan çıkarlar kompleks ve stratejiktir; buradaki tartışma ABD’nin esas rakibi olan Çin ile bir rekabet içerisine girip girmemek değil bu rekabetin nasıl yapılacağıdır ki buna hızlı bir şekilde savaşa sebebiyet verebilecek askeri çatışma durumu da dahildir. (Geçtiğimiz günlerde Fox News kanalında Trump, Biden’ın stratejisinin Rusya’yı Çin’e yakınlaştırması üzerine söylendi-burada gerçekten de bir hakikat vardır). Emperyalistler arası rekabetlerin gittikçe yoğunlaştığı ve rejim içerisinde bu rekabetin nasıl ilerletilmesi gerektiği noktasında da çatışmaların olasılığının yüksek olduğu bir dönemde Trump’ın etrafında duran kimi güçler açısından bu çıkarlardan taviz verilmemeli. Özellikle de Rusya’nın çıkarlarının nerede yattığını görme hali ve bu çıkarları nasıl elde edeceğini düşünmesi Trump yönetiminin görmek istediği tabloya “uygun” olmayabilir.

Kısacası bu son derece hassas ve riskli bir kumardır, insanlığın sonunu getirebilecek bir kumar! Bu dinamik, faşistler ve onlara karşı çıkan hakim sınıfların ortaklaştığı temel dinamiktir. Bu canavarlar için sistemlerinin devam etmesi-bu sistem içerisindeki konumlarının korunması- hayatın kendisinden daha değerlidir! Ancak esas soru dünyadaki halk kitlelerinin çıkarlarının böylesi bir çatışmada nerede yattığıdır? Açıkçası halk kitlelerinin çıkarları bu çatışmanın herhangi bir tarafında değil ancak böylesi krizlere sürekli olarak imkan veren sistemin bitirilmesinde yatmaktadır.

İki: ABD devlet aygıtının faşistler tarafından tahakkümü bütün bu durumu olduğundan çok daha tehlikeli yapmaktadır.

Trump’ın uçuculuğu- yani patlayıcılığı ve dürtüsel öngörülemezliğinin birleşimi- takipçilerinin her hareketine kölece bağlılıkları ile birlikte Trump/MAGA faşizminin içerisine inşa olmuş bir durumdur. Bu durum da bir savaş ihtimalinin her an çok gerçek olmasını daha da etkilemektedir. Dolayısıyla halkın kitlesel direniş ile bu faşist rejimi ŞİMDİ DEFETMESİ daha da acildir!

Üç: Bütünüyle yeni bir dünyaya ve temelden farklı bir sisteme ihtiyacımız var kapitalist emperyalist sistemin ölümcül dinamiklerinden insanlığı kurtarabilecek bir sisteme ihtiyacımız var.

İnsanlığın ihtiyaç duyduğu dünya; sömürü ve halklar arasındaki bölünmelerin olmadığı bir dünyadır; insanların herkes için bolluk sağlamak için birlikte çalıştığı ve kapitalist-emperyalist sistemin kesinlikle gereksiz olan sömürüleri, baskıları, savaşları ve çevrenin yok edilmesinin ötesine geçtiğimiz bir dünyadır. Bob Avakian (BA), Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa’da böyle bir dünya için kapsamlı bir vizyonu, sağlam bir temeli ve somut bir planı ortaya koymuştur. BA, bu hedefe ulaşmak için ihtiyacımız olan devrimin stratejisini de geliştirmiştir. Dahası, insanlığın daha önce sahip olduğu her şeyden çok daha bilimsel bir şekilde dünyayı anlamak ve değiştirmek için bu temelde yeni komünizmi ortaya koymuştur. Yeni komünizm, sağlam bilimsel temele dayanan bir umut sunmaktadır.

Dört: Şimdi nadir bir zamandır, böylesi bir devrimin gerçekten daha da mümkün olduğu nadir bir zamandır.

Savaş tehdidi, ekolojik tahribat, kaos ve yıkımla beraber toplumun acımasız faşist tehdidi hem korkunç hem de çok gerçektir. Bu tehditlerden, bu sistem altında kaldığımız müddetçe herhangi bir kaçış olanağı yoktur. Ancak dünyanın uçlara yönelme hali devrimi daha da mümkün kılmaktadır.

Bunun neden ve nasıl böyle olduğu- sorunun doğası ve çözümün ne olduğu- BA’nın çalışmalarının parçasıdır. Örneğin bu meseleye başlamak için BA’nın 2025 yılı ile ilgili olan açıklamasını okuyabilirsiniz. Bu yüzleşmesi kolay bir hakikat değildir fakat bir kez yüzleştiğin de gerçekten özgürleştirici bir hakikat olabilir. Bütün bunlarla ilgili daha fazla öğrenmek için devrimin güçleriyle iletişime geçin, yeni komünist devrim için gece gündüz çalışanlarla iletişime geçin.

Bütün bunların ışığında Bob Avakian’ın söyledikleri daha da keskin bir şekilde önümüzde durmaktadır:

Bu emperyalistlerin dünyayı domine etmelerine ve insanlığın kaderini belirlemelerine daha fazla izin veremeyiz. Ve insanlığın böyle yaşamak zorunda olmadıkları da bilimsel bir gerçektir.

2025: Yeni Bir Yıl, Yeni Zorluklar, Son Derece Gerçek Korkunçluğun Karşısında Eşi Benzeri Görülmemiş Pozitif Bir Yolda İlerlemek




Ukraynalı Lider Volodymyr Zelensky ile Trump Arasındaki Ayrışma Üzerine Üç Büyük Yalan ve Önemli Gerçekler

Editörün Notu: Okumakta olduğunuz makale Trump’ın iktidara gelir gelmez, Ukrayna’da nasıl bir siyasal yönelim izlediğine ve Zelensky ile canlı yayında gerçekleşen tartışmanın alta yatan nedenleri üzerine değinmektedir. Yazıyı kaynağından okumak için tıklayınız.


Geçtiğimiz cuma günü, Donald Trump ve Başkan Yardımcısı JD Vance Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı bitirme müzakereleri üzerine tartışmak için Ukrayna Başkanı Volodymyr Zelensky’yi konuk ettiler. Rusya üç seneden biraz uzun bir süre önce Ukrayna’ya saldırmıştır ve askerler ve sivillerle toplam yüzbinlerce insan bunun sonucunda yaşamını yitirmiştir. ABD/NATO ittifakı Ukrayna’nın askeri hareketlerini desteklemiş, ancak asker göndermemiştir. Ukrayna’yı, emperyalist rakipleri olan Rusya’ya karşı bir vekalet savaşı olarak kullanmışlardır. Trump başkanlığa geldiğinden bu yana savaşı sonlandırmaya kararlıdır ve Rusya’yla ilişkileri değiştirmek için çalışmaktadır.

Beyaz Saray müzakerelerinde Zelensky, ABD’nin Ukrayna’daki değerli maden kaynaklarından (bunlara mikroçipler ve diğer modern teknoloji için esas olan nadir toprak elementleri de dahildir) büyük bir pay almasına izin vermiştir. Bu, Biden yönetimi döneminde ABD’nin Ukrayna’ya sağladığı yardım için bir geri ödeme olarak gösterilmiştir. Fakat Zelensky bu imtiyazlar karşısında bir ateşkes anlaşmasının ilerlemesinin ABD’nin, Rusya’nın gelecekteki bir saldırısına karşı “güvenlik garantisi” vermesini gerektireceğini söylemiştir, güvenlik garantisi en azından ABD’nin askeri desteği anlamına gelmektedir. Trump bunun sözünü vermeyi reddetmiştir. Savaşın arka planı hakkında bilgi almak için bu linke tıklayabilirsiniz.

Müzakerelerin sonunda Trump Beyaz Saray basın mensupları karşısında bir oturum için Zelensky’yi dışarı çıkartmıştır. Bu oturumda Zelensky güvenlik garantileri üzerinde inatçı olmuştur ve Putin’in güvenilmezliği üzerine tekrar tekrar uyarılar yapmıştır (Tabii ki Zelensky ABD’nin Rusya’ya Ukrayna’ya karışmayacağı ve Rusya’ya yakın Doğu Avrupa ülkelerini ABD önderliğindeki NATO askeri ittifakına kabul etmeyeceği üzerine verdiği ve tekrar tekrar ihlal ettiği garantilerden bahsetmemiştir). Basın toplantısının sonuna doğru Vance, Zelensky’yi saygısızlık yaptığı, Ukrayna’nın savaştaki vahim durumunu gerçekten anlayamadığı ve ABD’ye yeterince teşekkür etmediği iddiasıyla azarlamıştır. Trump da sonrasında Zelensky’ye çıkışmış ve onu küçümsemiştir. Zelensky’ye sözleşme maddeleri dikte edecek durumda olmadığını, ABD olmadan Ukrayna’nın elinde “hiçbir oynayacak kart kalmadığını” ve Putin’in Trump ile yapacağı herhangi bir anlaşmaya saygı göstereceğini -ancak Zelensky davranışlarını teşekkür etme yönünde değiştirmedikçe hiçbir şeyin ilerlemeyeceğini- söylemiştir. Kısacası: ya anlaşmayı kabul et ya da tek başına savaş.

ABD’nin NATO müttefiki olan Avrupa ülkeleri ve ABD içerisindeki liberal politikacılar ve yorumcular Zelensky’ye karşı açıkça gerçekleştirilen sindirici hareketleri şaşkınlık ve öfke ile karşılamışlardır. Bunun hemen sonrasında farklı emperyalist (ve reformist) siyasetçiler ve yorumcular gerçeği gizlemek -yani örtbas etmek ve anlatıyı çarpıtmak- için pek çok farklı hamle yapmıştır. Bu son derece büyük risk içeren ve karmaşık bir durumdur ve her şey radikal bir biçimde neredeyse günbegün değişmektedir. Bu duruma gerçeğin yüzeyinin altına inebilmeyi mümkün kılacak bilimsel bir metodoloji ile yaklaşmak çok önemlidir. Bu da yalanları ortadan temizlemeyi ve rekabet içindeki güçlerin duruşları ve söylemlerinin arkasındaki gerçek maddi çıkarları ve çerçeveyi belirleyen altta yatan canlı dinamiklere inebilmeyi gerektirir.

1.) Yalan: Donald Trump barış için ve nükleer savaşın önüne geçmek uğruna mücadele etmekteydi ve nankör Zelensky ona pervasızca saygısızlık ederek bu şansı ortadan kaldırmaya çalıştı.

 

Gerçek: Yapmacık davranışlarına rağmen Trump barış için de, 3. Dünya Savaşı’nı engellemek için de çalışmamaktadır.

Rusya’nın işgalinin hemen ardından ABD/NATO ittifakı devasa boyutta askeri destek, istihbarat yardımı ve askeri tavsiyelerin yanı sıra Rusya’ya karşı ileri derece ekonomik savaş açarak da Ukrayna’nın yanında bu çatışmaya katılmıştır. Böylelikle ABD-NATO ittifakı bu kanlı çatışmayı kendileri ve Rusya arasındaki bir emperyalistler arası vekalet savaşına dönüştürmüşlerdir. Bu durum uygarlığa son verebilecek bir nükleer savaşın çıkma tehlikesini ciddi derecede arttırmıştır.

Trump uzun bir süredir daha temel emperyalist çıkarlardan -özellikle de artan bir ciddiyetle ABD egemenliğine meydan okuyan yükselen emperyalist güç Çin ile olan rekabetten- bir sapma olarak gördüğü bu savaşa karşı çıkmaktaydı. Ancak cuma günü dramatik bir şekilde gördüğümüz üzere bu savaş henüz tamamlanmamıştır. Dahası herhangi bir “anlaşma” savaşın temel sebepleri ile başa çıkmayacak ve çıkamayacaktır. Bu temel sebepler kapitalist-emperyalist sistemde ve bu sistemin “büyü ya da öl” mantığının emperyalistleri kendi egemenlikleri altındaki bölgeleri genişletmek ve en nihayetinde diğer emperyalistlerle çatışmak zorunda bırakmasıdır.

Aynı zamanda Zelensky ile Trump-Vance arasında cuma günü yaşanan çatışma ABD ile son 80 yıldır onun en yakın müttefikleri olan Batı Avrupa ulusları (Almanya, Fransa, İngiltere ve diğerleri) arasındaki keskinleşmekte olan çatışmayı daha da yoğunlaştırmıştır. Bu onlarca yıl boyunca bu ülkeler temel olarak NATO şemsiyesi altında kendi emperyalist çıkarlarını daha iyi ilerletebilmek için kendilerini ABD’ye tabi kılmış ve ABD politikalarını desteklemiştir. Şimdi Zelensky’nin de parçası olduğu eşi görülmemiş kamuya açık tartışma ile bütün bunlar sorgulanmaktadır.

Bir önceki hafta JD Vance ve Elon Musk’ın nasıl Almanya’daki “neo”-Nazi partiye arka çıktıklarını ve Trump’ın da Avrupalı faşist partilerle dolu olan “Muhafazakâr”1 Siyasi Hamle Konferansında konuşma yaptığını, Steve Bannon’ın Nazi selamı verdiğini vurgulamak da önemlidir.

Önceki haftanın başlarında Almanya’nın -Avrupa’nın en güçlü ülkesi- yeni seçilen başkanı Friedrich Merz şimdiki önceliğinin “adım adım ABD’den bağımsızlığa erişebilmek için olabildiğince hızlı bir biçimde Avrupa’yı güçlendirmek” olduğunu söylemiştir. Merz bunu takiben “Washington tarafından [Alman seçimlerine] yapılan müdahalelerin Moskova tarafından yapıldığını gördüklerimizde daha az sert, daha az çarpıcı ve en nihayetinde daha az küstah olmadığını” söylemiştir. Fareed Zakaria bu genel eğilimi “sismik” (deprem gibi) bir kayma olarak nitelendirdiğinde diğer liberal yorumcular adına da konuşmaktaydı. Zelensky ile olan mesele bütün bunları daha da ilerletmiştir.

Bütün bunların hiçbir yerinde “iyiler”, tarafında durulacak “daha iyi güçler” yoktur. Bunlar kapitalist-emperyalist güçlerdir: hepsi “büyü ya da öl” mantığı ile ilerlemekte ve her biri bunu milyarlarca insanın parçalanan vücutlarıyla ruhları ve bütün dünyanın doğasının yok edilmesi üzerinde gerçekleştirmektedir.

Burada bir ironi görebilirsiniz: Pek çok çarpıtması ve yalanının arasında Trump eşsiz bir doğrudan bahsetmiştir – Ukrayna’daki çatışma 3. Dünya Savaşı riskini taşımıştır ve taşımaya devam etmektedir. Ancak Trump’ın bu müzakerelerde ısrarcı olması barış istemi sebebiyle değil, ABD’nin asıl rakibi olan Çin ile rekabette daha güçlü bir konumda olacağı bir durum istemindendir. Bütün bunların nereye gideceğini söylemek bu noktada imkansızdır.

2.) Yalan: Trump ABD tarafından oluşturulmuş olan ve ABD’nin önderlik etmekte olduğu “tarihin büyük kazanımlarından” biri olan (sözde) “kural temelli uluslararası düzeni” riske atmaktadır.

 

Gerçek: Son 80 yıl boyunca ABD’nin dünyaya kapitalist-emperyalist hükmetmesi devasa -ve tamamen gereksiz- bir boyutta açlık, korkunçluk ve acımasızca şiddetli baskı damgasını taşımaktadır.

Neredeyse tüm liberal yorumcu ve siyasetçilerin bitmek bilmeyen ve açıkça söylemek gerekirse ahlaki açıdan kör yorumlarının aksine bunlar ABD’nin “önderliğindeki” “özgürlük ve demokrasiye hizmet eden” küresel düzenin sonu değildir. Son 80 yıl ABD’nin sömürü imparatorluğunun genişletilmesine ve ABD hükmünün sürdürülmesine karşı meydan okumaları savuşturmaya hizmet eden küresel bir ABD egemenliği çağı olmuştur. ABD 2. Dünya Savaşı’nın sonunda üste çıkan güç olmuştur ve o zamandan bu yana dünya 500 milyondan fazla çocuğun açlıktan veya tedavi edilebilir hastalıklardan ölümüyle yüzleşmiştir. Milyarlar hala kapitalist-emperyalistlerin devasa zenginliklerini yaratmak için acımasız sömürü ile ezilmiştir ve ezilmeye devam etmektedir. Buna dünyanın madenlerinde, tarlalarında ve ter atölyelerinde çalışan 150 milyon çocuk da dahildir. Neredeyse 10 milyon insan 2. Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana düzinelerce ülkede direkt olarak ABD’nin savaşları ve ABD direktifindeki askeri müdahaleler sonucunda ölmüştür. Bu sistemin sürdürdüğü “kurallar” bunları dayatmaya hizmet etmektedir.2

Bütün bunlar Bob Avakian’ın 2025 Yeni Yıl Bildirisi olan 2025: Yeni Bir Yıl, Yeni Zorluklar, Son Derece Gerçek Korkunçluğun Karşısında Eşi Benzeri Görülmemiş Pozitif Bir Yolda İlerlemek makalesinde etkili bir biçimde yer almaktadır.

 

3.) Yalan: Volodymyr Zelensky Trump’a karşı direnişi ile gerçek bir kahramandır.

Gerçek: Volodymyr Zelensky daha zayıf bir kapitalist gücün hâkim sınıfının bir temsilcisidir ve kendi ülkesi için ABD kapitalist-emperyalist bloğu içerisinde ve onun parçası olarak en iyi anlaşma için mücadele etmektedir.

Trump ve onun aşağılık dalkavuğunun Zelensky’ye yaptığı şey iğrenç bir kabadayılık gösterisidir. Bu davranışın faşistlerin karakteri ve ahlaki konusunda ortaya çıkardıkları üzerine ciltlerce yazı yazılabilir.

Ayrıca gerçek şudur ki Putin Ukrayna halkına karşı korkunç savaş suçları işlemiş bir kasaptır ve tekrardan, bunlar emperyalist çıkarlara hizmet etmek uğruna yapılmıştır. Ancak bu suçlar kesinlikle Gazze halkına karşı İsrail tarafından gerçekleştirilen ve ABD tarafından finanse edilen korkunçluklardan daha büyük değildir ki bunlar da kapitalist-emperyalist egemenliğin hizmetinde gerçekleştirilmiştir. Canavarca hamleleri gerektiren ve bu hamleleri emreden ve gerçekleştirenleri canavarlaştıran şey tam da bu kapitalist-emperyalist sistemin kendisidir.

Ukrayna halkı bütün bunlar arasında acımasızca ve kinikçe kullanılmış ve büyük acılar çekmiştir. Ancak Zelensky için gözyaşı dökmeyin – kendisi birkaç sene önce tarihin en acımasız imparatorluğu olan ABD’nin tarafını tutarak o grubun bir parçası haline gelmiştir. Tahminen bunu kendi ülkesinin çıkarları olarak gördüğü ABD isimli katil imparatorluğun ganimetlerinden parça koparmakta ilerlemek için yaptı. Onun mücadelesi emperyalist yemek masasını sallamak değil, o masada daha güvenilir bir sandalye kazanmaktı. Şimdi kendisinden önce gelen pek çoğu gibi mesele son noktaya geldiğinde bizzat hizmet ettiği sistemin mantığına göre kendisinin ve yönettiği halkın son derece “gözden çıkarılabilir” olduğunu görmektedir.

***

Son iki haftadır görmekte olduğumuz şeyler Trump’ın emperyalist savaş tehlikesini azaltmak için cesur bir hamlesi de, sözde büyük bir başarının (ABD/NATO ittifakı) şimdi trajik bir biçimde bir kenara atılması durumu da değildir. Aksine bu son iki hafta emperyalist sistemin gittikçe artan bir dengesizliğe ve insanlık için tehlikeli bir duruma doğru genel olarak hızlanan bir biçimde ilerlediğini göstermiştir ve bu durumla kapitalist-emperyalist sistemin sınırları içerisinde başa çıkılamaz.


Dipnotlar:

  1. Bu konferansın “muhafazakâr” olarak isimlendirilmesi 20 yıl öncesinde Bob Avakian’ın yaptığı bu gözlemi hatırlatıyor: “Birkaç kez daha söylemiş olduğum gibi: Bu gericilerin kendilerini tanıtırken ‘muhafazakâr’ sözcüğünü kullanmasına izin bile verilmemelidir. ‘Nah Muhafazakâr, bu insanlar Nazi’ demeliyiz.
  2. The Republican Party Is Fascist. 
    The Democratic Party Is Alsoa Machine of Massive War Crimes and Crimes Against Humanity. 
    This System CANNOT Be Reformed—It MUST Be Overthrown
    Republicans, Democrats and U.S. Crimes Against Humanity: A Chart

 




Trump’ın Ukrayna Savaşındaki Yön Değişiminin Arkasındaki Kanlı Emperyalist Hesaplar

Editörün Notu: Okumakta olduğunuz yazı 24 Şubat 2025’te revcom.us sitesinde yayınlanmıştır. Yazının öneminden dolayı çevirisini, siz okurlarımızla paylaşıyoruz. Kaynağından okumak için tıklayınız.


Üç yıl önce bu ay, Rusya Ukrayna’yı işgal etti ve kanlı, ezici bir savaş başlattı. Bu savaşta yüz binlerce insan öldü ve çok daha fazlası da ağır yaralandı ya da sakat kaldı. Ancak Rus işgalinin başlangıcındaki kısa bir dönem dışında, bu savaş esas olarak Ukrayna halkının ulusal kurtuluş mücadelesi OLMADI. Bunun yerine, ABD ve Avrupa Ukrayna’ya 300 milyar dolardan fazla silah akıttı ve bunu bir vekalet savaşına dönüştürdü yani ABD ve Rusya’nın dünyanın bölünmesi ve yağmalanması için düello yaptığı bir arenaya. (Bunun nasıl ve neden böyle olduğuna dair belgeler için buraya ve buraya bakabilirsiniz).

Ukrayna’nın Kherson kentindeki çok katlı bir apartman 20 Şubat 2025’te Rus saldırısı sonucu ağır hasar gördü. Fotoğraf: AP

Geçtiğimiz iki hafta içinde Donald Trump bu politikayı tersine çevirdi. Trump, Rusya ile doğrudan müzakerelere başladı. Ukrayna’yı bunların dışında bıraktı ve lideri Voloydymr Zelensky’ye saldırmaya başladı. Bu tür bir değişim, nedenine ilişkin her türlü spekülasyona yol açtı. Ancak şimdilik bu konuda bilinmesi gereken üç önemli şey var:

  1. Bu savaş, ABD ve Rusya gibi rakip emperyalist güçlerin emperyalist amaçlar peşinde koştuğu haksız bir vekalet savaşı olmuştur. Rusya’nın işgali emperyalist ve haksızdı. Ancak bunun öncesinde ABD’nin yıllar boyunca gerçekleştirdiği saldırgan hamlelerin üstü örtülmüştür. 1990’ların başında ABD, Rusya ile Doğu Avrupa’da Rusya’ya sınırı olan ülkeleri ABD liderliğindeki askeri ittifak NATO’ya dahil etmeme konusunda bir anlaşma yaptı. 2014 yılında ABD, Rusya’ya dost olan seçilmiş bir Ukrayna hükümetini devirmek için perde arkasında komplo kurdu. Bu noktada ve o zamandan beri artan bir şekilde Ukrayna’nın NATO’ya katılması için hamleler yapıldı. Rusya, ABD’nin “arka bahçesi” olarak gördüğü Meksika’nın rakip bir emperyalist askeri ittifaka katılması için saldırgan hamleler yapsaydı ABD’nin ne yapacağını bir düşünün! Rusya Ukrayna’yı işgal ettiğinde, ABD Ukrayna’yı Rusya’nın kanını kurutmaya yetecek kadar silahla donatarak bunu değerlendirdi.

 

  1. Trump’ın “barış saldırısı”, ABD’nin emperyalist amaçları olan gezegen üzerindeki hakimiyetini sürdürme hedefinden kopmuyor… Aynı amacı farklı bir şekilde hedefliyor. Bunun daha büyük bir stratejiye nasıl uyduğunun daha fazla araştırılması ve analiz edilmesi gerekiyor. Şu an da Rusya, kendisi de küresel bir emperyalist güç olan Çin ile yakın müttefik. Ukrayna’daki savaş ve ABD/NATO ittifakının Rusya’yı ekonomik olarak izole etme ve kırma girişimleri Rusya’yı Çin’e daha da yakınlaştırdı. Hem Biden hem de Trump, Çin’i ABD’nin dünya egemenliğine yönelik başlıca tehdit olarak görüyor. Ve yönetici sınıfın her iki tarafı da -Demokrat ve Cumhuriyetçi- bu kanlı egemenliği sürdürmeyi amaçlıyor.

Ancak Trump’ın Ukrayna’yı bir kenara bırakıp Putin’e yaklaşması ve geçtiğimiz hafta JD Vance gibi yalakalarına NATO’nun Münih’teki yıllık konferansında Fransa, Almanya, İngiltere gibi NATO askeri müttefiklerine hakaret etme talimatı vermesinde görüldüğü gibi, bu rekabetin nasıl sürdürüleceği konusunda keskin farklılıklar var. Tüm bunlar yakından izlenmelidir. Bunun olası sonucu -nükleer güçler arasında küresel bir savaş- devasa ve korkunçtur.

  1. Ukrayna hükümeti bu anlaşmada acımasızca bir kenara itildi ve Trump bir gangster gibi lideri Zelenski’ye saldırırken ödeme olarak Ukrayna’nın maden zenginliğinin yarısını talep etti. Son üç yıl boyunca Biden Zelenskiy’i “kahraman bir demokratik lider” olarak yüceltti ve Zelenski Kongre önünde “iki partili birliğin” büyük bir gösterisi olarak müjdelenen bir konuşma yaptı. Ancak tüm bu saçmalıklara rağmen, ABD bu savaşta her zaman söz sahibi oldu ve savaşı kendi emperyalist çıkarları için kullandı. Biden ve NATO, Zelenskiy ile bir langırt makinesi gibi oynayarak, yardımı Rusya’nın kanını akıtmaya yetecek ama bir dünya savaşını kışkırtacak kadar fazla olmayacak şekilde ayarladı ve yüz binlerce Ukraynalıyı ABD’nin emperyalist amaçları uğruna kurban etti.

Ancak, Biden’ın da itiraf ettiği gibi, bu ayarlamaların kusursuz olmadığı anlaşılmalıdır; 1 ve ABD’nin tüm insanlığın yok olmasına yol açabilecek bir üçüncü dünya savaşını göze almış olması, inanılmaz bir caniliğin kanıtıdır.

Bob Avakian, kısmen bu savaşa ve savaşın kökenindeki çılgınlık ve insanlık dışılığa tepki olarak şunları söylemiştir:

Artık bu emperyalistlerin dünyaya hükmetmeye ve insanlığın kaderini belirlemeye devam etmelerine izin veremeyiz. Mümkün olan en kısa sürede devrilmeleri gerekiyor. Ve insanlığın bu şekilde yaşamak zorunda olmadığı bilimsel bir gerçektir.


DİPNOTLAR:

  1. Ekim 2022’de Demokratların düzenlediği bir bağış toplantısında Biden şu uyarıda bulunmuştur: “Küba Füze Krizi’nden bu yana ilk kez, eğer işler bu şekilde devam ederse, nükleer silahların kullanılmasına yönelik doğrudan bir tehditle karşı karşıyayız.” “Kennedy ve Küba Füze Krizinden bu yana Armageddon (kıyamet) ihtimaliyle karşı karşıya kalmamıştık.” Aynı hafta içinde Rusya’nın Ukrayna’da taktik nükleer silah kullanma tehdidine atıfta bulunan Biden, “Taktik nükleer silahı kolayca kullanıp Armageddon’a yol açmamak diye bir şey olduğunu sanmıyorum” yorumunda bulundu.

Biden, Putin’in nükleer tehdidini tanımlarken Küba Füze Krizi’ne atıfta bulundu, Reuters, 6 Ekim 2022. (ingilizce)

 




Ukrayna: Daha Ölümcül Silahlar, Daha Büyük İstikrarsızlık, ve Daha Yazılmamış bir Gelecek.

 

“Bizler, dünya halkları, artık bu emperyalistlerin dünyaya hükmetmeye ve insanlığın kaderini belirlemeye devam etmesine izin veremeyiz. Mümkün olan en kısa sürede devrilmeleri gerekiyor. Ve bu şekilde yaşamak zorunda olmadığımız bilimsel bir gerçektir.” – Bob Avakian

 

 

İki hafta önce Ukrayna, ABD yapımı uzun menzilli füzelerle Rusya’nın derinliklerinde bulunan bir askeri hava üssüne saldırdı. Ertesi sabah Rusya, Ukrayna’ya büyük bir füze ve insansız hava aracı saldırısı başlattı. Yüzlerce silahla Ukrayna’nın enerji üretim fabrikalarını vurdu; bu saldırıların amacı, sert kış soğukları gelirken ülkeyi felç etmek ve dondurmaktı. Saldırılardan bazıları Ukrayna’nın nükleer enerji reaktörlerini vurdu ve bu Rusya’nın bazı bölgeleri de dahil olmak üzere Doğu Avrupa’nın büyük bölümünü tehdit edebilecek nükleer bir felaket olasılığını arttırdı.

 

Bu gerilim sarmalı, dünyayı nükleer savaşa daha da yaklaştıran Rusya ve Ukrayna (sonuna kadar ABD ve NATO tarafından desteklenen) arasındaki gerginliklerin, tehditlerin ve suçlamaların en sonuncusu ve en tehlikelisidir.

 

Ukrayna’daki savaş hiçbir zaman ABD ve onun emperyalist müttefiklerinin Ukrayna’da meydana gelen “Rus tiranlığına karşı demokrasiyi savunma” mücadelesi olmamıştır. Bu savaş, dünyadaki konumlarını derinleştirmek ve genişletmek ve rakip bir gücün meydan okumalarını alt etmek için mücadele eden iki kapitalist-emperyalist güç arasındaki bir savaştır. ABD -Ukraynalı askerleri ve halkı vekil olarak kullanarak- dünyadaki en baskın emperyalist olan konumunu daha da kuvvetlendirmek için kullanıyor. Rusya ise Doğu Avrupa, Ortadoğu ve dünyada başka bölgelerdeki nüfuzunu korumak ve genişletmek için savaşıyor. Ve şu anda, aralarındaki savaş muazzam bir belirsizlik, istikrarsızlık ve tehlike dönümüne girmiş durumda.

 

Avantaj, Rusya: Yeni Doktrin, Yeni Füzeler

 

Neredeyse üç senedir her iki tarafta hamle üstüne hamle, karşı saldırı üstüne karşı saldırı yapıyor ve üste çıkma mücadelelerinde sürekli “kırmızı çizgileri” aşıyor. Kasım ayında Joe Biden, ABD’nin Ukrayna’nın Rusya’nın derinliklerini hedefleyebileceği ABD yapımı uzun menzilli füzeleri kullanmasına onay verdiğini açıkladı. Bir seneyi aşkın süredir bunu yapmayı reddediyordu çünkü bunun gereksiz yere ABD ile Rusya arasında doğrudan bir çatışmaya neden olabileceğini düşünüyordu. Şimdi ise milyonlarca insana akıl almaz derecede acı ve ölüm getirme potansiyeli olan bu riskin alınmaya değer bir risk olduğunu düşünüyor;. Biden’ın bu açıklamasından sonraki gün içerisinde, ABD yapımı bu füzelerden bazıları Ukrayna sınırından 112 km ötedeki Rus hedefleri vurdu.

 

Bunun üzerine Rusya başkanı Vladimir Putin, ülkesinin yeni nükleer doktrinini hızla açıkladı. Doktrinin kilit hükmü, Rusya’nın “egemenliğe ve toprak bütünlüğüne” yönelik “kritik bir tehdit” oluşturduğunu iddia ettiği nükleer olmayan bir saldırıya nükleer silahlarla karşılık vermesine olanak tanıyor. ABD ve Ukrayna’nın, Rusya’ya karşı düzenledikleri nükleer olmayan bu füze saldırısı bu kategori içerisinde yer alıyor olabilir ve Rusya yeni doktrinlerinin nükleer silahla cevap vermelerine izin verdiklerini iddia edebilir. Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi, bu yeni doktrinle birlikte “Rusya’nın Ukrayna’da devam eden savaşta zorlayıcı amaçlar için nükleer silahlara dayanma stratejisini ikiye katladığını” yazdı.

 

Rusya aynı zamanda Biden’ın açıklamasından birkaç gün sonra Ukrayna’ya büyük bir füze saldırısı başlattı. Başlangıçta, ABD medyasında yer alan haberler ABD’nin bu saldırılarda kullanılan füzelerin türünü bilmediğini söylemişti. Fakat sonrasında bu füzelerin “hipersonik füzeler” olduğu öğrenildi – nükleer savaş başlıkları da dahil olmak üzere çok sayıda silah taşıyabilen kıtalalararası uçuşlarla, ses hızının 10 katı hızla füze savunma sistemleri tarafından tespit edilmeden seyahat edebilen füzeler.

 

Hipersonik füzeler modern savaşın yıkıcı potansiyelinde niteliksel bir artış anlamına gelmektedir. ABD ordusu da benzer hipersonik silahlar geliştirmektedir, ancak şu an itibariyle hiçbiri operasyonel değildir. Silahlanmadaki bu dengesizlik Rusya’ya şimdilik, ABD ve diğer NATO güçlerine, kelimenin tam anlamıyla “onlar ne olduğunu anlamadan” yıkıcı bir saldırı başlatma becerisinde önemli bir avantaj sağlıyor.

 

Uluslararası Nükleer Silahları Ortadan Kaldırma Kampanyası’nın internet sitesinde ABD’nin “Balistik füze fırlatılmadan hemen önce nükleer risk azaltma kanalları aracılığıyla önceden bilgilendirildiğini” belirtmektedir. “Ancak bu olay, nükleer silahlara sahip bir dünyada çatışmaların tırmanma riskini gözler önüne sermektedir. Nükleer savaş başlığı olmasa bile nükleer kapasiteli bir füzenin beklenmedik bir şekilde fırlatılması savaşın karmaşıklığı içerisinde karıştırılabilir ya da yanlış yorumlanabilir ve istemeden de olsa gerilimin tırmanmasına yol açabilir. Geçmişte yaşanan yanlış alarmlar neredeyse nükleer savaşları başlatıyordu.”

 

Putin, Rusya İnsan Hakları Konseyi’nde yaptığı bir konuşmada “bu modern silah sistemlerinden yeterli sayıda bulunması nükleer silah kullanımını pratikte gereksiz kılmaktadır” dedi. Putin “gereksiz” derken nükleer silah kullanımından vazgeçtiğini kastetmiyor. Rusya’nın, nükleer savaş başlıkları taşımak da dahil olmak üzere, Rusya’dan yüzlerce, hatta binlerce kilometre uzakta kitlesel ölüm ve yıkım sağlamak için daha etkili olduğunu düşündüğü bir araç geliştirdiği anlamına geliyor.

 

Patlayıcı Belirsizlik ve Derin Hakikat

 

Rusya’nın yakın tarihteki çatışmaları tırmandırması ABD tarafında tartışmalar yaratıyor. Biden yönetimi sona ererken ve Trump göreve geldiğinde ABD’nin Ukrayna’ya desteğinin devam edip etmeyeceği belirsizliğini korurken, “Biden yönetimi, görevden ayrılmadan önce Ukrayna’nın savunmasını güçlendirmek için mevcut her doları kapıdan çıkarıyor… Trump’ın geçen ay başkanlık seçimlerini kazanmasından bu yana geçen 2 ayda toplam 2 milyar dolar ek destek açıklandı.” ABD ayrıca Biden görevden ayrıldıktan sonra Ukrayna’nın “(ABD yapımı) F-16 savaş uçaklarının uzun vadeli işletme ve bakımını” sürdürebilmesi için ek bir paket onayladı.

 

Birkaç hafta önce Revolution gazetesinde Ukrayna savaşı etrafındaki “patlayıcı belirsizlik” hakkında yazdık. Rusya’nın Suriye’deki müttefiki Beşir Esad’ın düşmesi ve faşist Donald Trump’ın yakında ABD başkanlığına yükselecek olmasıyla birlikte bu “patlayıcı belirsizlik” önemli ölçüde artmıştır. Bu da Bob Avakian’ın savaşın başlamasından iki ay sonra yazdığı bir yazının ne kadar derin, acil ve süregelen bir hakikat olduğunun altını çiziyor:

 

“Bütün bunlar, bu ülkedeki ve onunla hizalanan diğer ülkelerdeki ayrıca Rusya’daki halk kitleleri -her yerdeki halklar- açısından şimdi tam olarak uyanmanın, meseleye dair gerçek ve son derece ağır riskleri fark etmenin ve gerçek çıkarlarımız doğrultusunda, tüm insanlığın çıkarları doğrultusunda hareket etmenin niçin hayati önem taşıdığını vurgulamaktadır. Bu savaşın muhtemelen yalnızca Ukrayna halkı için daha fazla acıya neden olmakla kalmayacak başka bir düzeyde bizzat insanlığın varlığı için tehdit oluşturacak kitlesel bir yıkıma ve ölümlere neden olabilecek olan çok daha korkunç bir çatışmaya dönüşmeden önce, Ukrayna’daki bu savaşın ve her iki taraftaki emperyalistlerin bu savaşa (doğrudan ve dolaylı) katılımının DURDURULMASI gerekiyor.”

 




Ukrayna: ABD ve Rus Emperyalistleri Doğrudan Çatışmaya Doğru Gidiyor, Nükleer Savaş Tehlikesi Artıyor

Editörün notu: Aşağıda yer almakta olan yazı 25 Kasım 2024 tarihinde  revcom.us sitesinde yayınlanmıştır.


ABD’nin tedarik ettiği ATACMS füzeleri Ukrayna’da bilinmeyen bir lokasyondan ateşleniyor, 19 Kasım 2024, Fotoğraf: Lachen Pyshe Telegram

Rus birlikleri, Rusya ile uzun bir sınırı olan Doğu Avrupa ülkesi Ukrayna’yı işgal edeli yaklaşık üç yıl oldu. Biden yönetimindeki ABD, Ukrayna’ya derhal büyük miktarda silah ve askeri destek yığmaya başladı ve NATO ülkelerini de aynı şekilde hareket etmeleri için seferber etti. (NATO, üyelerinin çoğunluğu Avrupa ülkelerinden oluşan, ABD kontrolündeki askeri bir ittifaktır. Son otuz yıldır ABD, Rusya’yı doğrudan çevreleyen ülkelerin bu askeri ittifaka kabul edilmesine öncülük ediyor.)

Ukrayna’daki savaş, Rusya ve ABD gibi emperyalist güçler arasında bir vekalet savaşına dönüştü. Ukrayna halkı ve askerleri ABD’nin emperyalist çıkarlarını ilerletmek için ateş hattına atılarak yem olarak kullanıldı. Bu savaş Ukrayna halkına çok büyük zararlara maloldu. Bu hafta, her ikisi de dünyayı defalarca yok etmeye yetecek kadar nükleer silaha sahip emperyalist güçler olan ABD ve Rusya arasında direkt çatışmaya dönüşme tehlikesi taşıyan bir tırmanış yaşandı.

Biden Rusya’nın İç Kesimlerine Füze Saldırılarına Yeşil Işık Yaktı

Joe Biden, 18 Kasım’da ABD’nin Ukrayna’ya ABD yapımı ATACMS(1) füzelerini kullanma izni verdiğini duyurdu. Bu füzeler, ABD’nin sağladığı silah ve teknik bilgiyle Ukrayna’nın Rusya’nın iç kesimlerine saldırılar düzenlemesine olanak sağlıyor. Bu, savaşın niteliksel bir tırmanışı olmasının yanı sıra daha büyük tırmanışların da tehdidini barındırmaktadır.

Ukraynalı liderler, savaşın başlamasından kısa bir süre sonra ABD’ye ATACMS’yi kullanmasına izin vermesi için yalvardılar. Biden, ABD’yi Rusya ile açık bir savaşa çekebilecek doğrudan bir çatışma riskine girmek istemediğini ileri sürerek yaklaşık iki yıl boyunca bu talebi reddetti. Şimdi, Rusya ve Ukrayna’daki şiddet seviyesini önemli ölçüde artıracak ve savaşın Avrupa’nın daha büyük bir bölümünü ve muhtemelen daha da ötesini etkilemesi riskini arttıracak bu kumarı oynuyor. Biden’ın açıklamasından kısa bir süre sonra, İngiltere tarafından tedarik edilen benzer füzeler Rus hedeflerini vurmaya başladı. Ve 19 Kasım’da, ABD’nin tedarik ettiği ilk ATACMS’ler Rusya’nın 112 km içindeki bir askeri tesise ateşlendi.

Buna karşılık, aynı gün, yani bu korkunç savaşın 1000. gününde Rusya, şu andan itibaren bir nükleer güç (ABD veya İngiltere gibi) tarafından desteklenen nükleer silaha sahip olmayan bir ülkenin (Ukrayna gibi) saldırısına uğrarsa nükleer silah kullanmayı düşüneceğini ilan etti.

Rusya’nın İngiltere Büyükelçisi, İngiltere’nin Rusya ile savaşa “artık doğrudan dahil olduğunu” söyledi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’yı vuran ABD ve İngiliz füzelerinin savaşa “küresel bir karakter verdiğini” açıkladı: “Silahlarının askeri tesislerimize karşı kullanılmasına izin veren ülkelerin askeri tesislerine karşı, kendi silahlarımızı kullanma hakkına sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Eğer bundan şüphe duyan varsa, yanılıyor demektir; her zaman bir karşılığı olacaktır.”

ABD’nin kışkırttığı büyük tehlikeyi ve Rusya’nın buna nasıl karşılık verdiğini düşünün. Bu emperyalist gangsterler geri adım atmayı reddetmekle kalmayıp, insan medeniyetini yok edebilecek silahların kullanım tehlikesini barındıran karşılıklı tepkilerle birbirlerini kışkırtıyorlar.

Emperyalistlerin Çıkarları Bizim Çıkarlarımız Değildir

Ukrayna’daki savaş neredeyse üç yıldır ölüm ve yıkımla sarmalanmış bir cehenneme dönüşmüş durumda. Tüm kasaba ve köyler yok edildi, büyük şehirler bombalandı, tarım arazileri ve su kaynakları zehirlendi. Dünyanın en büyük iki nükleer gücünden biri olan Rusya’nın ağır silahlı kuvvetleri ile diğer büyük nükleer güç olan ABD’nin desteklediği Ukrayna, yaklaşık 2400 kilometrelik bir mesafe boyunca karşı karşıya dizilmiş durumda. Yaklaşık bir milyon Ukraynalı ve Rus öldürüldü veya sakatlandı. Milyonlarca Ukraynalı “yerinden edildi” ve milyonlarcası Avrupa’da mülteci olarak yaşıyor. 2024’ün ilk yarısında, Ukrayna’da ölenlerin sayısı doğanların sayısının üç katını buldu. Şimdi Ukrayna daha büyük bir şiddet ve nükleer savaş tehdidiyle sarsılıyor.

Biden, Harris ve diğerlerinin iddia ettiği gibi bu savaşın “demokrasiyi savunmakla” hiçbir ilgisi yok. Savaşın başlamasından bir yıl sonra, devrimci lider Bob Avakian meselenin özüne inmiştir:

ABD ve “müttefikleri”, Ukrayna’yı kendi emperyalist çıkarlarını ilerletmenin bir aracı olarak kullanmak için yoğun bir şekilde silahlandırıyor; Rusya’yı (ve onun müttefiklerini) zayıflatırken, ABD’nin başını çektiği ve kendisi de askeri saldırganlık aracı olan “batı” emperyalist ittifakını (NATO) güçlendiriyor.

(“Sean Penn’in Çılgın Deliliği ve Nükleer Savaş Tehlikesi” başlıklı yazıdan)

Trump/Vance rejiminin Ocak ayında iktidara geleceği gerçeği de bu korkutucu belirsizliğe ekleniyor. Hem Rusya hem de Ukrayna, Biden görevden ayrılmadan önce savaşta daha fazla ilerleme kaydetmek, elde ettikleri kazanımları pekiştirmek ve rakiplerine mümkün olduğunca fazla zarar vermek için hararetle çalışıyor. Hem Trump hem de Vance, Biden’ın Ukrayna politikasını sert bir şekilde eleştirdi(2). ABD’nin Trump yönetiminde bu savaşı sürdürüp sürdürmeyeceği ve nasıl sürdüreceği net değil. Ayrıca, ABD/NATO’nun net bir zaferi olmadan savaşın sona ermesinin NATO ittifakı, Doğu Avrupa ve genel olarak dünya ilişkileri üzerinde nasıl bir etkisi olacağı da belirsizdir.

Kesin olan şu ki, Ukrayna ve Rusya halklarının ve insanlığın çıkarları bu çatışmada temsil edilmiyor. Bob Avakian’ın yıllar önce söylediği gibi:

Emperyalistlerin çıkarları, hedefleri ve büyük tasarıları bizlerin çıkarı değildir – bu çıkarlar ABD’de veya bir bütün olarak dünya halklarının ezici çoğunluğunun çıkarı değildir. Emperyalistlerin bu çıkarların peşinde koşarken kendilerini içinde buldukları zorluklara, emperyalistlerin bakış açısından ve çıkarlarından değil, insanlığın büyük çoğunluğunun bakış açısından, daha başka bir yol, daha farklı ve daha iyi bir dünya için insanlığın temel ve acil ihtiyaçlarından bakılmalı ve bu şekilde yanıtlanmalıdır. (BAsics 3:8; BAsics, Bob Avakian’ın konuşma ve yazılarından)

Sarsıcı Bir Tırmanış

Ukrayna’nın ABD tarafından tedarik edilen ATACMS’leri kullanması, Ukrayna savaşında bir dizi yoğunlaşan hamle ve karşı hamlenin, bir “tırmanma sarmalının” öncüsü oldu. Diğer gelişmeler şunlardır:

  • 17 Kasım-Rusya Ukrayna’nın büyük bir bölümüne insansız hava araçları ve füzelerle yoğun saldırılar düzenledi. Ukrayna’nın enerji altyapısı da dahil, Ukrayna’nın en büyük şehri olan Kiev ağır darbeler aldı.  Bu saldırılar sivilleri terörize etmeyi ve Ukrayna’nın acımasız kışı yaklaşırken güç üretme kabiliyetine ciddi şekilde zarar vermeyi amaçlıyor.
  • 19 Kasım-Biden yönetimi Ukrayna’ya insansız hava araçları, mühimmat ve havan topları da dahil olmak üzere 7 milyar dolarlık yeni bir askeri sevkiyat yapılacağını duyurdu. Bu miktar, ABD’nin Biden görevden ayrılmadan önce vermeyi taahhüt ettiği 275 milyon dolara ek olarak veriliyor.
  • 20 Kasım-Biden, ABD’nin Ukrayna’ya büyük miktarda anti-personel kara mayını gönderdiğini söyledi. Bu mayınlar, masum siviller için doğrudan ve uzun vadeli tehlike oluşturmasınedeniyle “Mayın Yasağı Anlaşması”nı imzalayan 160’tan fazla ülke tarafından reddedilmiş ve kınanmıştır. Ne ABD ne de Rusya bu anlaşmayı imzaladı. Ukrayna, şu anda dünyadaki en fazla mayın döşenmiş ülke.
  • 20 Kasım-Son raporlara göre, Rusya’ya destek vermek amacıyla yakın zamanda gönderilen 10.900 Kuzey Koreli askerden bazıları, Ukrayna kuvvetlerine karşı savaşlara katılmaya başlamış.
  • 20 Kasım-Baltık Denizi’ndeki iki su altı telekom kablosunun kesildiği bildirildi. Kablolar, Baltık Denizi’ni bir “NATO gölü” olarak gören Kuzey Avrupa’daki NATO üyeleri arasında üst düzey iletişimde kullanılıyor. Avrupalı yetkililer hasarın bir “sabotaj” eyleminden kaynaklı olduğunu söyledi. Bu sabotaj ABD’nin Rusya’nın NATO tesislerine yönelik deniz altı sabotajı olasılığına karşı uyarıda bulunmasındanhaftalar sonra geldi.
  • 21 Kasım-Ukraynalı askeri yetkililer, Rusya’nın Ukrayna içindeki bir hedefi vurmak için kıtalararası balistik füze (ICBM) kullandığından “%95 emin” olduklarını söyledi. ICBM’ler ABD ve Rusya’nın nükleer savaş hazırlıklarının temel taşıdır(3). Binlerce mil ötedeki hedefleri vurmak için nükleer bomba taşıma kapasitesine sahiptirler. Bu füzeler hiçbir zaman savaşta kullanılmadı ve Rusya Ukrayna’ya karşı kıtalararası balistik füze kullandığı iddialarını reddediyor.
  • 22 Kasım-Ukrayna hükümeti bugüne kadar ilk kez Parlamento toplantılarını iptal etti. Hükümet bunu Rus bombardımanından korktuğu için yaptığını açıkladı.
  • 22 Kasım-İngiliz Savunma Bakanı, savaştaki cephe hattının, Şubat 2022’de savaşın başlamasından bu yana olduğundan daha “istikrarsız” olduğu sonucuna vardı.
  • 22 Kasım itibarıyla, CNN, son bir haftadaki olayların Ukrayna’daki savaşın ‘büyük bir tırmanışını’ işaret ettiğini özetledi.

Dipnotlar:

1.) ATACMS, Ordu Taktik Füze Sistemi anlamına gelir.

2.)Bob Avakian Eylül 2023’te egemen sınıf içindeki bu farklılıkların içeriğini analiz etti:

ABD yönetici sınıfının bu karşıt kesimleri, yalnızca ABD’nin nasıl yönetileceği konusunda değil, aynı zamanda ABD’yi “Bir Numara” -dünyanın bir numaralı sömürücüsü, baskıcısı ve yağmacısı- olarak sürdürme sapkın hedefine nasıl ulaşılacağı konusunda da derin bir bölünme içindedir. Faşistler (ya da en azından bazıları), diğer (daha aşağı) ülkelerle çok sayıda resmi ittifaka dahil olmanın, ABD emperyalizminin dünyanın herhangi bir yerindeki çıkarlarını uygulamak için sınırsız şiddet ve yıkım da dahil olmak üzere hareket etme özgürlüğünü kısıtlayabileceğine inanmaktadır. Ve daha spesifik olarak, bu faşistlerin en azından birçoğu, ABD’nin Biden liderliğinde Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürüttüğü vekalet savaşının, Çin’e karşı koyma ve Çin’in ABD’yi askeri ve ekonomik olarak dünyanın baskın emperyalist gücü olarak geride bırakmasını engellemek için gerekli her türlü aracı kullanma konusundaki odaktan bir sapma olduğunu güçlü bir şekilde hissediyor. Ve bu faşistler Ukrayna’daki savaşın Rusya’nın Çin ile bağlarını güçlendirdiğini ve ABD egemenliğine karşı muhalefeti daha güçlü hale getirdiğini düşünüyorlar. Öte yandan Biden ve onunla birlikte iktidardaki sınıfın müttefikleri, Ukrayna’da Rusya ile bir vekalet savaşı yürütüyor ve ABD’nin bu savaştaki katılımını sürekli olarak artırıyor (bu savaşta Ukraynalıları “yem” olarak kullanıyorlar), çünkü ABD iktidar sınıfının bu kesimi, Rusya’ya bir yenilgi yaşatmanın ve onu zayıflatmanın ve ABD egemenliğine meydan okuma yeteneğini azaltmanın kendi başına önemli olduğuna ve ayrıca Rusya ile Çin arasında bir ayrılık yaratacağına inanıyor.

Her iki tarafın da bu tür kaygılarının, bu ülkedeki ve bir bütün olarak dünyadaki halk kitlelerinin temel çıkarlarıyla hiçbir ilgisi olmadığını söylemeye gerek yoktur.

3.)Rusya bunun bir ICBM değil, “hipersonik” bir orta menzilli füze olduğunu söylüyor. “Hipersonik”, ses hızından kat kat daha hızlı hareket ettiği ve vurulmasının daha zor olduğu ve “orta seviye” bir ICBM kadar uzağa gidemeyeceği anlamına gelir. Her ikisi de nükleer kapasiteye sahip ve her ikisinin de kullanımı büyük bir tırmanışı temsil ediyor.




Ukrayna’da ABD-Rusya Vekalet Savaşı: Yeni ve Tehlikeli Bir ABD-NATO Gerilimi Söz Konusu

Editörün notu: Aşağıda yer almakta olan yazı Devrimci Komünist Parti-ABD’nin sesi olan revcom.us sitesinde yayınlanmıştır. Orijinaline https://revcom.us/en/us-russia-proxy-war-ukraine-dangerous-new-us-nato-escalation-reportedly-works linkinden ulaşabileceğiniz yazının çevirisini okurlarımıza sunarız.


Tehlike: Ukrayna’daki ABD-Rusya vekalet savaşında son derece tehlikeli ve potansiyel olarak yıkıcı sonuçları olan yeni bir adım, ABD ve NATO müttefikleri tarafından ciddi bir şekilde ele alınıyor: Ukrayna’nın ilk kez Rusya’nın derinliklerindeki hedefleri vurmak için NATO silahlarını kullanmasına izin verilmesi konusudur.

Geçmişte ABD, muhtemelen doğrudan ABD ile Rusya arasında kendi çıkarlarına zarar verebilecek daha geniş çaplı bir savaşı tetiklemekten korktuğu için bunu yapmaktan çekiniyordu. Ancak ABD yöneticilerinin soğukkanlı emperyalist hesaplarının değişme ihtimali söz konusu olabilir.

Son haftalarda ABD ve NATO’nun Ukrayna’ya Rusya’nın derinliklerine saldırmak üzere İngiliz ve Fransız uzun menzilli füzelerini kullanma yetkisi vermeyi ciddi bir şekilde düşündüğü anlaşılıyor.  Biden ile İngiltere Başbakanı Starmer arasında 13 Eylül’de yapılan görüşmenin odak noktasının bu olduğu bildirildi. New York Times‘ın haberine göre bu adım, ABD-NATO’nun Ukrayna’ya giderek daha ölümcül silahlar sağlamaya yönelik önceki hamlelerinden “çok daha belirleyici” olabilir.

Bu, iki buçuk yıldır devam eden bu kanlı savaşta ABD-NATO’nun yapacağı en doğrudan müdahale ve milyonlarca, belki de milyarlarca insan için sonuçları öngörülemeyen ve ölümcül olabilecek dramatik bir tırmanış anlamına gelecektir.

Hemen akabinde Rusya lideri Vladimir Putin’in cevabı gecikmei: “NATO ülkelerinin -ABD ve Avrupa ülkelerinin- Rusya ile savaşa girmesi anlamına geleceği uyarısında bulundu…. Ve eğer durum buysa, çatışmanın özündeki değişikliği göz önünde bulundurarak, bize yönelecek tehditlere yanıt olarak uygun kararlar alacağız.”

Bu, stratejik çıkarlarının ya da varlığının temelden tehdit altında olduğunu hissetmesi halinde Rusya’nın nükleer silah kullanacağı tehdidini defalarca dile getiren Putin’in son derece endişe verici bir açıklamasıdır.

Tüm bunlara ek olarak, 15 Eylül’de Guardian ve diğer İngiliz haber kaynakları “İngiltere ve ABD, Tahran’ın Moskova’ya Ukrayna’yı bombalamak için balistik füzeler sağlaması karşılığında Rusya’nın nükleer sırlarını İran’la paylaştığına dair korkuları arttırdı” şeklinde bir haber yayınladı. Eğer bu haber doğruysa, mevcut durumdaki gerilimi arttırıyor; doğru değilse, İngiltere ve/veya ABD içindeki güçlerin baskıyı arttırmaya çalıştığına işaret ediyor olabilir.

Ukrayna Savaşı Ukrayna’yı ve “Demokrasiyi” Savunmak İçin Haklı Bir Savaş Değil – Rakip Emperyalist Güçler Arasında Gerici Bir Vekalet Savaşıdır

ABD’nin Ukrayna’ya gizlice temin ettiği Askeri Taktik Füze Sistemi, bu sistem 305 km’ye kadar bir menzile sahip

Biden ve ABD’li emperyalistler Ukrayna’daki katliamı Ukrayna’nın egemenliğini savunan haklı bir savaş ve Batı demokrasisi ile Rus “otokrasisi” arasındaki savaşın ön cephesi olarak gösteriyorlar. Bu, Kamala Harris’in Trump ile yaptığı son münazaradaki ana temalardan biriydi.

Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgali aslında vahşi bir emperyalist saldırganlık eylemiydi. Ancak ABD’li emperyalistler buna Ukrayna ve dünya halklarının çıkarları için mücadele ederek karşılık vermediler. Yapabilecekleri tek şekilde karşılık verdiler: Sistemlerinin emperyal çıkarlarını, Rus rakibinin egemenliğini ilerletmesine izin vermemesini dikte eden çıkarlarını savunmak doğrultusunda. Bunun yerine, Rus emperyalist rakiplerine büyük bir yenilgi tattırmak için işgalden yararlandılar. Aslında ABD, Ukrayna halkını bu vekalet savaşında, her iki tarafta da 600.000 ila 800.000 arasında askerin ölmesine ya da yaralanmasına ve Ukrayna’da 35.000’den fazla sivilin ölmesine ya da yaralanmasına yol açtığı tahmin edilen bir savaşta milyonlarca insanı ateşe atmıştır.

ABD, Rusya’yı askeri bir yenilgiye uğratmaya ve küresel nüfuzuna ve hırslarına ciddi bir darbe indirmeye kararlıdır. Hem ABD hem de Rusya diğerinin galip gelmesine izin vermeyeceklerini açıkça ortaya koymaktadır. Aynı zamanda, her ikisi de topyekûn bir savaştan kaçınmak için manevralar yapmaktadır.

Moskova dışında Ukrayna tarafından yapıldığı iddia edilen bir drone saldırısı sonrası, 10 Eylül, 2024 Kaynak: AP

Ancak sahadaki gelişmeler her iki tarafı da yaşanan zorluklar karşısında savaşı sürekli tırmandırmaya zorladı. Savaş boyunca Biden, önce tereddüt etti ancak ardından Ukrayna’ya giderek daha ölümcül silahlar sağladı: HIMARS topları, ardından M1 Abrams tankları, ardından F-16 savaş uçakları ve kısa ve uzun menzilli ATACMS füzeleri.

Son aylarda Rusya Ukrayna’nın doğusunda daha fazla toprak ele geçirirken Ukrayna tarafında asker ve mühimmatının azaldığı bildiriliyor. Bu arada Ukrayna sürpriz bir saldırı başlattı ve Rusya’ya ait küçük bir bölgeyi ele geçirdi. İngiltere başbakanı önümüzdeki hafta ve ayların Ukrayna’daki ABD-NATO savaşı için “kritik” olduğunu söyledi.

ABD ve Rusya arasında doğrudan bir askeri çatışmanın nükleer bir çatışmaya dönüşmesi gibi büyük bir tehlike bulunmaktadır.

Geçmişte ABD-NATO, Rusya’nın içinde ama sadece Ukrayna sınırlarına yakın bölgelerde kullanılan silahlar sağlamıştı. Şimdi Biden Rusya’nın derinliklerini vurabilecek silahların kullanımına izin vermenin eşiğine geldi.

ABD’li yetkililer ve askeri “uzmanlar” Rusya’nın ciddi bir ilerleyişe geçmesi ya da nükleer silahlara başvurması tehlikesini görmezden geliyor. Putin’in blöf yaptığını iddia ediyorlar. Bu, kendi yağmacı emperyalist amaç ve hedefleri uğruna yüz milyonlarca, belki de milyarlarca insanın hayatıyla bir kez daha kumar oynayan savaş suçlularının sorumsuzca ve suç teşkil eden spekülasyonlarıdır.

Tüm bunlar, devrimci lider Bob Avakian’ın şu açıklamasının aciliyetini ve güncelliğini vurgulamaktadır:

Bizler, dünya halkları, artık bu emperyalistlerin dünyaya hükmetmeye ve insanlığın kaderini belirlemeye devam etmesine izin veremeyiz. Mümkün olan en kısa sürede devrilmeleri gerekiyor. Ve bu şekilde yaşamak zorunda olmadığımız bilimsel bir gerçektir.




Ukrayna’da ABD-Rusya’nın Vekalet Savaşı: Tırmanan Gerginlik Nükleer Tehlike Noktasına Doğru Yalpalıyor


Editörün notu: Aşağıdaki yazı Devrimci Komünist Parti-ABD’nin sesi olan revcom.us websitesinde çevrilmiştir. Orijinaline https://revcom.us/en/us-russia-proxy-war-ukraine-new-escalations-lurch-further-nuclear-danger-zone linkinden ulaşabileceğiniz yazının çevirisini okurlarımızın dikkatine sunarız.


Yaklaşık iki buçuk yıl önce Rus birlikleri Ukrayna’yı işgal etti. Emperyalist rakibini zayıflatmak için bir fırsat yakaladığını sezen Biden, NATO ittifakını hevesle ve ivedi bir şekilde harekete geçirerek Ukrayna’ya büyük miktarda silah ve diğer askeri yardımları akıttı. (NATO, üyeleri arasında neredeyse tüm Avrupa ülkelerinin yer aldığı, ABD tarafından kontrol edilen bir askeri ittifaktır).

Ortaya çıkan savaş bir cehennem oldu. On binlerce insan öldürüldü. Milyonlarcası sakatlandı ve travma geçirdi; Ukrayna halkının üçte biri zorunlu olarak yer değiştirdi. Tüm bunlar Ukrayna halkının Amerikan emperyal çıkarları için birer vekile dönüştükleri bu savaşta gerçekleşti. Açıkça söylemek gerekirse, ABD Ukrayna halkıyla oynamakta, onları Amerika’nın aynı derecede gangster rakibi Rusya’ya karşı küresel bir satranç oyununda yem olarak kullanmaktadır.

Harkiv’e bir Rus saldırısı sonrası yükselen duman, 17 Mayıs 2024 Fotoğraf: AP

 

 

Çok Tehlikeli Bir Savaşın Tehlikeli Yeni Bir Aşaması

Şimdi savaş daha da tehlikeli ve yıkıcı bir aşamaya doğru sürüklenmeye devam ediyor. Geçtiğimiz birkaç hafta içinde Rusya Ukrayna’nın kuzeydoğusuna büyük bir saldırı başlattı. Rus ordusu şimdi Ukrayna’nın ikinci büyük kenti Harkiv’i tehdit ediyor. Binlerce insan bölgeden kaçıyor ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenski acil durumla başa çıkmak için yaklaşan tüm yurtdışı gezilerini iptal etti.

Bunun üzerine ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Ukrayna’nın başkenti Kiev’e giderek ABD’nin daha önce gönderdiği 75 milyar dolara ilaveten 60 milyar dolarlık yeni bir askeri yardımın müjdesini verdi.

Rusya’nın bu saldırıdaki hedefleri henüz net değil. Ancak Rusya’nın Harkiv’de ya da daha güneydeki bölgelerde büyük bir ilerleme kaydetmesi savaşın dinamiğini önemli ölçüde değiştirecektir. ABD destekli Ukraynalıların Rusya’nın son dönemdeki ilerlemelerine karşı koyma ihtiyacını arttıracak ve daha geniş menzilli ve ölümcül silahlar (ya da “öldürme gücü”) kullanarak ve çatışmaya soktuğu asker sayısını arttırarak savaşı tırmandırmaya çalışacaktır.

 

Macron NATO “Eğitmenlerini” Göndermekle Tehdit Ediyor

Ukrayna’nın zayıf yönlerinden biri de New York Times‘ın “iyi eğitimli asker eksikliği” olarak tanımladığı durumdur. Son zamanlarda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve diğer NATO liderleri yeni Ukraynalı askerlerin Ukrayna’da eğitilmesi gerektiğini açıkça savunuyor. Bu durum ABD ve Rusya’yı Ukrayna ve Doğu Avrupa’da doğrudan bir çatışmanın içine çekme riski taşımaktadır.

 

ABD ve Rusya arasında doğrudan bir askeri çatışma, nükleer bir çatışma sarmalı gibi büyük bir tehlike barındırmaktadır.

 

ABD ve emperyalist müttefikleri geri adım atmadan bu sorunun etrafından dolanmaya çalışıyorlar. Geçtiğimiz ay NATO, “Avrupa’nın en yüksek müttefik komutanı” olan Amerikalı General Christopher G. Cavoli’den, Ukrayna güçlerini eğitmek için bir plan geliştirmesini ve bunu meşru kılacak bir kılıf bulmasını istedi (Ukrayna NATO üyesi değil).

Ayrıca Haziran ya da Temmuz ayında ABD yapımı F-16 savaş uçaklarının Ukrayna’da faaliyete geçmesi bekleniyor. Mart ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın F-16’ları “nerede olurlarsa olsunlar yok edeceğini” ve “F-16’lar nükleer silah taşıma kapasitesine sahip ve savaş operasyonlarımızı düzenlerken bunu da dikkate almamız gerekecek” dedi.

Rusya ile deniz sınırı olan bir NATO gücü olan İsveç’in önde gelen bir askeri yetkilisi ise şu yanıtı verdi: “Eğer Putin NATO ile bir savaş istiyorsa, savaşı böyle başlatırsınız. O zaman bu üçüncü bir dünya savaşı olur.”

 

2023 Ağustosunda ABD’nin pozisyonu değişti ve Biden, ABD’nin NATO’daki emperyalist müttefiklerinin Ukrayna’ya F-16 teslim etme ve Ukraynalı pilotlar yetiştirmesine müsaade etti.

 

Patlamaya Hazır Belirsizlik

Şu anda bu çatışmayı patlamaya hazır bir belirsizlik kuşatmış durumda. Her iki tarafta da gerginlikler ve çatışmalar patlak vermeye devam ediyor. Ukrayna’daki savaşın başlamasından yaklaşık bir ay sonra Bob Avakian (BA) hala büyük önem taşıyan bir makale yazdı. Yazı şöyle başlıyordu:

“Savaşın sisi”, bir savaş durumunda birçok şeyin belirsizleşmesi gerçeğine atıfta bulunur. Basitçe söylemek gerekirse, tam olarak ne olduğunu söylemek genellikle zordur. Bununla bağlantılı olarak, bir kez başladıktan sonra savaşın kendi dinamikleri vardır: İşler çoğu zaman bir savaşı başlatan veya savaşa dahil olan insanların gitmelerini beklediği gibi gitmez. Bu durumun sadece Rusya ve Ukrayna açısından değil, aynı zamanda ABD liderliğindeki emperyalist ittifak (NATO) ile Rusya arasındaki “vekalet savaşlarını” da içeren -Ukrayna’ya büyük miktarda silah sağlamak ve Rusya’ya karşı ekonomik savaş (“yaptırımlar” şeklinde) yürütürken NATO ülkelerinin özellikle Rusya’ya komşu veya yakın olanların askeri “hazırlığını” artırmak gibi- mevcut savaş durumunda çok ağır bir anlamı var.

Bu durum -kasten veya bir veya iki tarafın hataları yoluyla- gerçek bir tehlikeyi içermektedir; Rusya ile ABD/NATO arasında doğrudan bir savaşa yol açabilir ve bu da dünyanın her yerinden halkların varlığını tehdit edecek bir çapta nükleer silahların kullanımını içerebilir.

Ukrayna halkına yaşatılan korkunç acılar emperyalist bir savaş suçudur. Ukrayna ve Doğu Avrupa’nın iltihaplı ortamı, nükleer savaşa kadar varabilecek daha yoğun ve daha yaygın bir savaşın fitilini ateşleyebilecek potansiyel patlayıcı bir durumdur. Bu savaşa neden olan ve daha da kötüsünü tehdit eden tüm kapitalist emperyalist sistem yıkılmalıdır. BA’nın da dediği gibi:

Bizler, dünya halkları, artık bu emperyalistlerin dünyaya hükmetmeye ve insanlığın kaderini belirlemeye devam etmesine izin veremeyiz. Mümkün olan en kısa sürede devrilmeleri gerekiyor. Ve bu şekilde yaşamak zorunda olmadığımız bilimsel bir gerçektir.




Nükleer Savaşın Eşiğinde: ABD, Batılı Güçler ve Rusya, Ukrayna Üzerindeki Gerilimi Arttırmakla Tehdit Ediyor

 

Editörün Notu: Aşağıda yazı revcoms.us web sitesine 18 Mart 2024 tarihinde girilmiştir. Çevirisini okurlarımızın dikkatine sunarız. Yazının orijinal haline buradan ulaşabilirsiniz.


Ukrayna tankı Rusya’nın ön hatlarına ateş ediyor. Fotoğraf: AP

 

Ukrayna ordusunun (ABD ve onun askeri müttefikleri tarafından finanse edilen, desteklenen ve belirli bir dereceye kadar yönetilen) Rus ordusuyla karşı karşıya geldiği Ukrayna’daki öğütücü korkunç savaş, haberlere iki yıl önce olduğu gibi hâkim olamayabilir- ama henüz bitmekten çok uzakta. Aslında Rusya ile ABD arasındaki bu vekalet savaşı son derece tehlikeli bir aşamada. Ve “tehlikeli” derken, evet, nükleer savaşın gerçek olasılığını KASTEDİYORUZ.

ABD Hâkim Sınıfı Ukrayna Konusunda Keskin Bir Şekilde Bölündü

Bu yıl Rus kuvvetleri Doğu Ukrayna’da önemli ilerlemeler kaydetti, yeni topraklar ele geçirdi ve Ukraynalıları geri çekilmeye zorladı. ABD bir noktada hedefini açıkça “Rusya’yı stratejik olarak zayıflatma” olarak belirlemişti. Ancak işler bu yönde gitmeye devam ederse Rusya, Ukrayna’nın büyük bir bölümünü ele geçirip ilhak edebilir ve Ukrayna halkının pahasına ABD ve NATO müttefiklerini büyük bir yenilgiye uğratabilir!

ABD şu ana kadar Ukrayna’ya 75 milyar doların üzerinde askeri ve diğer yardımların yanı sıra istihbarat ve stratejik danışmanlık sağladı. Ancak artık bu yardım, ABD egemen sınıfının kararlı bir Cumhuriyetçi-faşist kesiminin giderek bu savaşa karşı çıkması nedeniyle bu yardım büyük ölçüde duruyor.

Bob Avakian, “Faşist Donald Trump’ın Yargılamaları ve Bütün Bu Sistemin Suçlu Doğası” başlıklı makalesinde, Biden’ın Ukrayna politikasına karşı Cumhuriyetçi-faşist muhalefetin ardındaki nedenleri ortaya koydu:

Faşistler (veya en azından bazıları), diğer (daha küçük) ülkelerle çok sayıda resmi ittifaka dahil olmanın, ABD emperyalizminin, dünyanın herhangi bir yerinde kendi çıkarlarını uygulamak için -sınırsız şiddet ve yıkım da dahil olmak üzere- hareket etme özgürlüğünü kısıtlayabileceğine inanıyor. Ve daha spesifik olarak, bu faşistlerin en azından birçoğu, ABD’nin Biden’ın önderliğinde Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürüttüğü vekalet savaşının, Çin’e karşı çıkma ve bunu önlemek için gerekli olabilecek her türlü aracı kullanma konusundaki gerekli odaklanmadan dikkati dağıttığına güçlü bir şekilde inanıyor. Çin’in hem askeri hem de ekonomik açıdan dünyanın egemen emperyalist gücü olarak ABD’yi geçmesini engellemek. Ve bu faşistler Ukrayna’daki savaşın Rusya’nın Çin ile bağlarını güçlendirdiğini, ABD egemenliğine karşı muhalefeti daha güçlü hale getirdiğini düşünüyor. Öte yandan Biden ve egemen sınıfta onunla müttefik olanlar Ukrayna’da Rusya ile bir vekalet savaşı yürütüyor ve ABD’nin bu savaşa katılımını sürekli artırıyor (Ukraynalıları bu savaşta “top yemi” olarak kullanıyor). ABD egemen sınıfı, Rusya’yı yenilgiye uğratmanın ve Rusya’yı zayıflatmanın ve onun ABD egemenliğine meydan okuma becerisinin başlı başına önemli olduğuna ve aynı zamanda Rusya ile Çin’in arasını açacağına inanıyor.

Her iki tarafta da bu tür kaygıların, bu ülkedeki ve bir bütün olarak dünyadaki halk kitlelerinin temel çıkarlarıyla hiçbir ilgisinin olmadığını söylememize gerek yok. Ancak, eğer söylenmesi gerekiyorsa, temel bir yönlendirme ve kılavuz olarak aşağıdakiler çok önemlidir.

Bu yazıldığından beri muhalefet daha da yoğunlaştı ve faşistler bu noktada Biden’ın Ukrayna’ya daha fazla askeri yardım yönündeki yeni taleplerini kabul etmeyi reddettiler.

Hiçbir Şeyi Göz Ardı Etmemek

Biden ve diğer bazı NATO liderleri Ukrayna’yı desteklemeye devam etmenin ve savaşmaya devam etmesini sağlamanın yollarını bulmaya çalışıyor. Daha açık bir ifadeyle Soykırımcı Joe, Putin’e stratejik bir yenilgi yaşatmak için Ukrayna halkının ABD kapitalizmi-emperyalizminin çıkarları uğruna savaştığı ve öldüğü katliamı uzatmayı hedefliyor. Ancak Cumhuriyetçi-faşistlerin onun planlarına karşı muhalefeti, Rusya’nın artan askeri etkinliğiyle birleştiğinde, ABD ve onun NATO’da gruplanan Avrupalı emperyalist müttefikleri için stratejik bir yenilgi anlamına gelebilir.

Bu beklenti, ABD’yi veya bazı NATO liderlerini, Rusya’nın Ukrayna’nın stratejik bölgelerini fethetmesini ve ele geçirmesini görmek yerine, bunun olmasını önlemek için durumu kökten değiştirmeye çalışmaya zorlayabilir. Bunu yapmak için kullandıkları her yol, dünyanın her yerindeki insan kitleleri için tehlikeyi arttırıyor.

Yakın zamana kadar ABD ve NATO defalarca Ukrayna’ya kendi birliklerini göndermeyeceklerinde ısrar ediyordu. Bunu yapmak, nükleer silahlı Batılı emperyalist güçleri, nükleer silahlı Rusya ile doğrudan askeri çatışmaya sokacaktır. Ancak şubat ayı sonlarında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a Batılı birliklerin Ukrayna’ya gönderilmesi olasılığı soruldu. Şöyle cevap verdi: “Hiçbir şey göz ardı edilmemeli… Hedefimize ulaşmak faydalı olacaksa her şey mümkündür… Rusya bu savaşı kazanamaz.” Macron, “Avrupa’nın ve Fransa’nın güvenliğinin tehlikede olduğu” ve eğer Rusya kazanırsa Avrupa’nın güvenilirliğinin “sıfıra düşeceği” uyarısında bulundu.

Macron’un yorumları Almanya’nın önde gelen siyasetçisi Olaf Scholz tarafından hızla reddedildi. Scholz, “Açıkça: Avrupa ülkelerinden veya NATO’dan kara birlikleri gelmeyecek” dedi. Litvanya Devlet Başkanı Gitanas Nausėda da Macron’la aynı fikirde. Polonya Başbakanı Donald Tusk, Ukrayna’nın “daha az konuşmaya ve daha fazla cephaneye” ihtiyacı olduğunu söyledi. Bu makalenin yazıldığı sırada Macron, Scholz ve Tusk arasında “birlikte ve kararlı” olduklarını göstermek amacıyla yapılan toplantı sona erdi. Toplantının sonunda liderlerden hiçbiri neleri tartıştıkları ya da karara bağladıklarına ilişkin sorulara yanıt vermedi. Ancak toplantıya girerken Macron, Ukrayna’nın kaybetmesi durumunda Polonya da dahil olmak üzere diğer bazı ülkelerin “sırada olacağını” yineledi.

Bu arada, kısmen Fransa’nın bu tehdidine yanıt olarak, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın bu çatışmayı kendi çıkarlarını savunmak ve ilerletmek için gitmesi gereken yere kadar götürmeye hazır olduğunu açıkça ortaya koydu. Geçtiğimiz iki hafta içinde Rusya’nın “egemenliği veya bağımsızlığı tehdit edilirse nükleer silah kullanmaya hazır olduğunu” iki kez söyledi. Rusya’nın “stratejik nükleer kuvvetleri tam hazır durumda” diye ekledi.

Önemli olan nokta şu: Eğer gerçekten de NATO güçleri Ukrayna’da herhangi bir kapasitede birliklerini sahaya çıkarırsa ve herhangi bir çatışma olursa, bu durum daha da tırmanabilir ve kolaylıkla ve hızla topyekûn bir nükleer değişime giden “merdiveni” yukarı çıkabilir!

Bunlar, iki yüksek bahisli poker oyuncusunun fişlerini masanın ortasına itmesine benzer. Kim kazanırsa kazansın, bedelini ödeyenler Ukrayna’da, Rusya’da ve dünyanın her yerindeki halk kitleleri olacak.

Kıyamet Saati, 24 Ocak 2023’te gece yarısına 90 saniye olarak ayarlandı. Atom Bilimcileri Bülteni’ne göre bu, “büyük ölçüde (ama yalnızca olmasa da) Ukrayna’daki savaşın artan tehlikeleri nedeniyle yapıldı.” Bu şimdiye kadar küresel bir felaketi öngörmeye en yakın olanı.

Nükleer Uzay Yarışı ve Biden’ın Armageddon (Kıyamet) Konuşması

Aynı zamanda, şubat ayı sonlarında New York Times, Rusya’nın uzaya nükleer silah yerleştirme yeteneğini geliştirdiğini ve bu yıl bunu yapmaya çalışabileceğini bildirdi. Reuters tarafından hazırlanan bir raporda şöyle deniyordu: “Eğer Rusya böyle bir silah geliştirirse, o zaman Amerika Birleşik Devletleri ve belki de Çin de benzer bir şey yapmak zorunda kalacak ve dolayısıyla bir tür nükleer uzay yarışı riski ortaya çıkacak.”

New York Times ayrıca yakın zamanda Ekim 2022’de Joe Biden’ın seçkin bir grup zengin ve güçlü destekçiye bir konuşma yaptığını bildirdi; ancak bu sefer başlangıçta bildirilenden daha ayrıntılıydı. ABD’nin, Rusya’nın Ukrayna’da “savaş alanında nükleer silah” kullanmaya hazır olduğunu düşündüğünü söyledi. O dönemde Ukrayna’daki savaş Rusya için pek iyi gitmiyordu ve Biden seçilmiş dinleyicilerine şunları söyledi: “Eğer işler bu şekilde devam ederse, nükleer silah kullanımına yönelik doğrudan bir tehditle karşı karşıyayız.”

ABD’nin en etkili haber kaynağı olan Times, bu ve diğer makalelerinde okuyucularına defalarca nükleer savaş hayaletini gündeme getirdi. Bunu neden yaptığı tam olarak belli değil. Ancak bu, egemen sınıfın etkili çevrelerinde işlerin kontrolden çıkabileceğine dair endişelerin sinyalini veriyor; büyük ihtimalle Ukrayna’daki siyasi açıdan patlamaya hazır durumla ilgili olarak.

Bob Avakian’ın buna yanıt olarak söyledikleri her zamankinden daha doğrudan ve acil bir şekilde duyuluyor:

Bu emperyalistlerin dünyaya egemen olmalarına ve insanlığın kaderini belirlemelerine izin veremeyiz. Mümkün olduğu kadar çabuk devrilmeleri gerekiyor. Ve insanlığın böyle yaşamasına gerek olmadığı bilimsel bir gerçektir.

 




Sabote Edilen Boru Hatları ve Nazi İşaretleri—Kirli Bir Savaşta ABD’nin Yalanlarının, Örtbasları ve Bahaneleri

Bir savaşın verilme biçimi, o savaşta savaşan gücün doğası hakkında çok şey söyler. Başlangıcından bu yana ABD silahlı kuvvetleri; Amerikan Yerlisi halkına karşı soykırım gerçekleştirdi, dünyanın her yerinde işgal ve darbeler düzenledi, sivil nüfusa nükleer bombalar attı, tarım köylerine içerisindeki nüfusla beraber napalm bombası yağdırdı, bebek öldüren ölüm mangalarından oluşan lejyonlar eğitti, sevmedikleri liderlere suikast düzenledi, drone bombalamalarıyla düğün eğlencelerini terörize etti ve bundan çok daha fazlasını yaptı. Ayrıca bütün bunların her zerresi hakkında yalan söylediler.

ABD’nin hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi liderleri, kendilerini demokrasi ve “özgürlük” için savaşan “iyi adamlar” olarak sunmaya devam etmekle kalmıyor, ülkede çok fazla insan da bu yalanların altında hizalanıyor. ABD’nin Ukrayna’da yürüttüğü devam eden vekalet savaşı da bir istisna değil. Bu, temelde “demokrasi ile otokrasi veya otoriterlik” arasındaki bir savaş değil. Bu emperyalist güçler arasında -ABD/NATO’nun Ukrayna halkını ve ordusunu kendi çıkarlarını ilerletmek için kullandığı- her birinin kendisini egemen dünya gücü olarak tahkim etmeye çalıştığı rakip emperyalist güçler arasındaki bir savaş.

Son birkaç hafta içinde meydana gelen veya gün ışığına çıkan aşağıdaki iki olaydan ABD’nin Ukrayna’da vekaleten yürüttüğü savaşın doğası hakkında neler öğrenebileceğinizi bir düşünün.

Kuzey Akımı Boru Hattı Patlamaları—Suç ve Örtbas

Eylül 2022’de, patlamalar Baltık Denizi’nin altındaki iki büyük doğal gaz boru hattını (Kuzey Akım 1 ve 2) parçaladı. Rusya’dan Almanya’ya uzanan boru hatları, Batı Avrupa’ya ana doğal gaz tedarikçisiydi. Biden yönetimi yetkilileri hemen Rusya’nın sorumlu olduğunu söyledi ve Joe Biden patlamaların “kasıtlı bir sabotaj eylemi” olduğunu ilan etti. ABD’nin “tam olarak … olanların temeline ineceğine” söz verdi.

6 Haziran 2023’te Washington Post, bir Avrupa istihbarat raporunun Ukrayna ordusunun denizaltı borularına bir saldırı planladığını gösterdiğini bildirdi. Operasyonları doğrudan Ukrayna ordusunun başkomutanına rapor veren Ukraynalı bir dalgıç ekibi gerçekleştirdi. Yazıda, patlamalardan üç ay önce, Haziran 2022’de “Biden yönetimi bunu yakın bir müttefikinden öğrendi” deniyordu. Ukrayna cumhurbaşkanı Volodymyr Zelensky, sabotaj görevinin operasyonel ayrıntıları hakkında kasıtlı olarak bilgilendirilmedi, bu nedenle saldırının “makul inkar edilebilirliğini” sürdürebilirdi. Bilinmeyen şey, ABD’nin sabotajcıların eğitimi ve tedarikine ne ölçüde dahil olduğu ve Biden ile diğer üst düzey ABD yetkililerinin bununla ilgili tam olarak ne bildiği. Post‘un bildirdiği gibi, Amerikalı ve NATO yetkilileri Rusya’ya karşı savaşta bir sonraki adımlarını planlamak için bir araya geldiklerinde, hepsi “Kuzey Akımı hakkında konuşmamaları” gerektiğini biliyorlar.

Ukrayna tabur subayı boynunda faşist Azov Taburu’nun sembolü dövme yapılmış, Temmuz 2017. Fotoğraf: AP

Son zamanlarda, Batı medyasında Ukraynalı askerlerin üniformalarında Nazi amblemi taşıdığını gösteren çok sayıda fotoğraf yayınlandı. New York Times ve diğer önde gelen ABD medya kuruluşları bunu yumuşak bir şekilde açıklamaya çalıştı. Savaş Çalışmaları Enstitüsü’nden Jennifer Cafarella’nın PBS’de söylediği gibi, gerçek Nazilerin – bilirsiniz, miğferlerine swastika sembolleri koyan türden – ABD adına savaşmalarının gerçek bir endişe nedeni olmadığını savunuyorlar. “Bazen düşmanımın düşmanı savaşta dostumdur.”

Aleni bir şekilde Naziler uzun zamandır Ukrayna ordusunun bir parçası. Beyaz üstünlükçü ve faşist Azov Taburu’nun kurucusu Andriy Biletsky, 2010’da Ukrayna’nın ulusal amacının “dünyanın beyaz ırklarına son bir haçlı seferinde önderlik etmek” olduğunu söyledi. ” Biletsky’nin takma adı “Bely Vozd” yani beyaz hükümdar.” Azak Taburu, 2014’ten beri Ukrayna Ulusal Muhafızlarının bir parçası.

Times’a göre, ‘’Ölümün Başı’’ olarak adlandırılan kafatası ve kemiklerin görüntüsünün yer aldığı yamalar, “ön cephede savaşan [Ukraynalı] askerlerin üniformalarında düzenli olarak” görülüyor. Ölümün Başı resmi, 2. Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarını koruyan bir Nazi birimi tarafından giyildiğinden dünya çapında kötü bir üne sahip. Times, Yahudi soykırımıyla övünen görüntülerin Ukraynalılar tarafından sergilendiğinde bir şekilde farklı ve o kadar da tehditkar olmayan bir anlam kazandığı bahanesini kayıtsızca ve yorum yapmadan kabul ediyor, Ölümün Başı’nın “Nazizmi değil, Ukrayna egemenliğini ve gururunu simgelediğini” söyleyen bir askerden onaylayarak alıntı yapıyor. Ukrayna’da bu sembolün ne anlama geldiğini düşündüğünüzde üzerinde düşünülmesi gereken bir gerçek var: “Yahudi soykırımı kurbanlarının dörtte birinden fazlası, yani yaklaşık 1,5 milyon insan, bugünkü Ukrayna topraklarında öldürüldü.” (vurgu bizim)

Times editörleri, Joe Biden ve diğer Batılı liderlerin “demokrasi” dediği şeyi savunmak için savaşan alen, Nazilerin bir halkla ilişkiler meselesi olduğunu ve bunun önemsiz olduğunu düşünüyor gibi görünüyorlar. Sean Penn ve Timothy Snyder gibi dalkavukların muhtemelen bununla bir sorunu yok.

Peki ya sen? Bu sana ABD’nin Ukrayna’da vekilleri aracılığıyla yürüttüğü savaş hakkında ne söylüyor? Peki bu konuda ne yapman gerektiğini düşünüyorsun?


Yazının kaynağı için tıklayınız.




Nükleer Savaş Tehditinde, Hazırlanmasında ve Yürütülmesinde ABD Bir Numaradır

Editör Notu: Aşağıda çevirisini aktardığımız makale 10 Ekim 2022 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlanmıştır. 

Kaynak için bkz: USA Number One (In Threatening, Preparing for, and Carrying Out Nuclear Warfighting) | revcom.us


İnsanlar, Ukrayna ile sürmekte olan vekâlet savaşında ortaya çıkan nükleer savaş tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarında bazen “evet ama bu tehdidi yaratan ülke Rusya!” diyorlar.

Açık olmak gerekirse, Rus tehditleri gerçektir ve aşırıdır. Birlikte ele alındığında, ABD ve Rusya dünyanın nükleer silahlarının yüzde 90’ına sahip durumdadır, ayrıca bunları kontrol ediyorlar! Rusya’nın biraz daha fazla nükleer silahı varken, ABD’nin aktif olarak kullanılabilecek (konuşlandırılmış) daha fazla nükleer silahı bulunmaktadır. Ancak en başından beri nükleer silah kullanımında kimin “bir numara” olduğunu unutmayalım.

ABD nükleer silah kullanmada bir numaradır. 1945’te 2. Dünya Savaşı’nın sonunda Japonya’da iki şehri bombaladılar. Üstelik bu şehirlerde yaşayan insanları ortadan kaldırarak elde edilecek bir “askeri avantaj” durumu da yoktu. ABD o noktada savaşı kazanmıştı, ABD neredeyse tüm Pasifik’i işgal etti. Bu silahların muazzam yıkıcı gücünü ve ABD yöneticilerinin acımasız karakterlerini dünyaya tanıtmak için bu iki şehri bombaladılar. Aslında onlar sadece bir numara da değildir. İşin gerçeği iki numara diye bir şey de yok. Başka hiçbir ülke böylesi bir silah kullanmamıştır.

ABD, daha yıkıcı nükleer silahların geliştirilmesinde bir numaradır. ABD, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının 700 katı güce sahip hidrojen bombasını geliştiren ilk ülkedir. ABD nükleer silahları test eden ilk ülke olmuştur. Ve gerekli gördüğü takdirde yeni nesil nükleer silahları test etme “hakkını” korumakta ısrar ederek Kapsamlı Nükleer Testlerin Yasaklanması Anlaşmasını onaylamayı reddetmiştir.

Arms Control Association

ABD, nükleer silahlarla önce vurmak için kullanma hakkını kendine saklıyor ve buna devam ediyor. “İlk kullanım” askeri doktrininin açık bir parçasıdır. Sovyetler Birliği ile “Soğuk Savaş”tan sonra bile -nükleer silahların her iki tarafça da öne sürüldüğü ve tüm insanlığı yok edebilecek bir savaş tehdidinin her zaman var olduğu onlarca yıllık bir çatışmadır-  ABD bu “haktan” vazgeçmeyi reddetmiştir. Biden’ın Putin’i “ilk önce” taktik nükleer silah kullanma tehditleri nedeniyle kınaması riyakarlığın zirvesidir ve evet ABD bunda bir numaradır.

ABD, imzaladığı nükleer anlaşmalardan çekilme konusunda bir numaradır. 2002’de Anti-Balistik Füze Antlaşması’ndan çıktılar 2019’da Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması’ndan çıktılar ve İran’la imzalanacak İran’ın nükleer gelişmeyi askıya alması (ki böyle yaptılar) sonucunda İran’a karşı ekonomik yaptırımları hafifletmesini içerecek anlaşmayı askıya aldılar. Bu anlaşmalar nükleer güçleri yok etmiyordu, sadece yayılmalarını kontrol ediyordu, lakin bu sınırlı hareketler bile eski güzel “Bir Numara” için çok fazlaydı!!

ABD, nükleer silahları kendi ulusal topraklarının dışına yerleştiren bir numaralı ve aslında tek ülkedir. ABD’nin nükleer silahları var, evet taktik nükleer silahları var, bunlar Batı Avrupa’da ve Rusya’ya yakın Türkiye’de depolanıyor. ABD’nin şu anda tüm insanlığı tehdit edenin sanki Ruslarmış gibi davranması, kendi muhitini onlarca yıldır terörle kontrol eden bir gangsterin, şimdi aynı taktikleri ve aynı silahları kullanmaya niyetlenen diğerine tepki vermesinin mantığıdır.

Kolektif amnezi ile kendinizi memnun etmeyin. Rusya’nın nasıl “kontrolden çıkmış” bir tehdit olduğu hakkında konuşarak, gerçeği örtbas ederek, insanlığın olası yok oluşuna eşlik ediyorsunuz. En başından itibaren kontrolden çıkmış gangsterlerin anavatanında yaşıyorsunuz. Çok geç olmadan uyanın!!!




Dünyayı Uçuruma Sürüklemek: ABD/NATO ve Rusya, Ukrayna Üzerinde Tansiyonu Arttırıyor

Ukrayna’da devam eden savaş vahim bir evreye yükseldi. Nükleer atışma riski bariz bir biçimde savaşın tarafları tarafından dillendiriliyor-bir tarafta Rusya diğer tarafta ABD ve NATO destekli Ukrayna ve bu tehlike şimdi çok daha büyüdü.

Geçtiğimiz hafta ringe çıkmadan önce boy ölçüşen ağırsıklet boksörleri gibi Joe Biden ve Vladimir Putin birbirlerine sövüp saydılar; her ikisi de rakibini tolere edilemeyecek bir saldırgan gibi gösterme uğraşındaydı. Nükleer silahların kullanımına dair imalı ancak bir o kadar da aleni tehditlerini birbirlerine savururken iki tarafta yükselecek tansiyonun sorumluluğunu birbirlerine atma yarışındaydılar. Her iki tarafta savaş tansiyonunu düşürmeye veya bu ölümcül karşılaşmadan çıkmak için ‘’bir yol bulmaya’’ dair en ufak bir imada bile bulunmadı, tarafların imaları tamamen rakibini yenmek üzerineydi.

Bundan altı ay önce Bob Avakian (BA) Ukrayna’da gelişen durumun istikrarsızlığını ve bunun sadece Ukrayna, Rusya ve aynı coğrafyadaki ülkeler açısından değil ancak bütün gezegen için oluşturabileceği felaketvari etkileri yakalamıştı:

Emperyalistler arasındaki bu çatışmada taraflardan hiçbiri geri adım atmayacak ve yenilgiyi kabul etmeyecekse ve özellikle de ABD/NATO’nun Rusya ile savaşa doğrudan müdahil olması ve bu durumun Rusya’nın ciddi kayıplar yaşamasına yol açması ne anlama geliyor?

Putin/Rus emperyalistleri, basitçe “Tamam o halde sen kazandın; bu işten vazgeçiyoruz, yenildik ve Rusya’ya geri çekileceğiz” mi diyecek? Ciddi düşünen herhangi bir kişi gerçekten de bunun mümkün olduğuna inanıyor mu?! Hayır, bu durumda Putin’in/Rus emperyalistlerinin çok daha muhtemel tepkisi, büyük olasılıkla (başlangıçta) en güçlü nükleer bombalar olmasa da, nükleer silahlar kullanarak savaşı tırmandırmak olacaktır. Ve bunu sadece Ukrayna’da değil, aynı zamanda savaşa dahil olan NATO ülkelerinin topraklarında da kullanabilecekleri “taktik nükleer silahlarla” bunu yapacaklardır (Muhtemelen sadece Ukrayna’ya yakın ülkeler değil, Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık gibi Batı Avrupa ülkeleri de buna dahildir). [1]

Ve de:

Ancak tekrar tekrar gösterildiği gibi, niyetler her ne olursa olsun, olaylar -özellikle savaşın kendi dinamikleri bir kez işledikten sonra- “niyetleri aşabilir” ve başlangıçta hiçbir tarafın istemediği veya beklemediği koşullara ve sonuçlara yol açabilir. Mevcut durumda, Ukrayna’daki savaşla birlikte böyle bir dinamiğin “devralması” ve gerçekten korkunç sonuçlara yol açabilecek oldukça gerçek bir tehlike bulunmaktadır. ABD/NATO ile Rusya arasında, bir bütün olarak insan medeniyeti için oldukça gerçek bir tehdit oluşturabilecek, nükleer silahların kullanılmasıyla gerçek bir savaş olasılığıdır bu.[2]

Putin Blöf Yapmıyor:

Ukrayna kuvvetlerinin geçtiğimiz büyük askeri harekatı-büyük ölçüde ABD’nin milyar dolarlık silahları [3] ve ABD’li danışmanların geliştirip tamamladığı savaş planları imzalı [4]– Rus güçlerini Doğu Ukrayna’nın çeşitli bölümlerinden itmekte başarılı oldu. ABD’nin siyasi ve askeri önderliği Rusya’nın bu geriye düşüşünden şeytani bir zevk duydu. Pentagon’un üst düzey bir yetkilisi ABD’nin Ukrayna’nın askeri ilerlemesindeki dahlini iftiharla anlatırken şunları söyledi: ‘’Bu adamlar (Ukraynalı askeri yöneticiler) sekiz yıldır (ABD) Özel Kuvvetleri tarafından eğitiliyorlar… bizim istihbarat elemanlarımız tarafından eğitiliyorlar…’’ [5]

Putin’in Rusya’nın yenilgisine yanıtı ek olarak 300.000 rezerv kuvveti mobilize etmek oldu [6] (Rusya’nın İkinci Dünya Savaşından beri ilk birlik mobilizasyonu). Ayrıca Ukrayna’nın Rusya kontrolündeki bölgelerinde bu bölgelerin resmi olarak Rusya’ya katılıp katılmayacağına yönelik referandum yapılacağını açıkladı. Şayet eğer Rusya’ya sadık güçlerin inisiyatifindeki bu referandumlar Rusya’ya katılım yönünde sonuçlanırsa bu, Rusya’nın Ukrayna’nın o bölgelere yapacağı saldırıları Rusya’ya yapılmış saldırılar olarak göreceği anlamına geliyor.

Putin geçen hafta verdiği majör bir konuşmasında ‘’Washington, Londra ve Brüksel… açık bir şekilde Rusya’nın savaş alanında yenilmesi için her aracı kullanacaklarını söylediler ve Rusya’nın siyasi, ekonomik, kültürel ve diğer her türlü egemenliğini ardı ardına yağmalayacaklarını, bunlardan yoksun bırakacaklarını söylüyorlar. Nükleer şantaja başvurdular. Burada önde gelen bazı NATO üyesi ülkelerin temsilcilerinin Rusya’ya karşı kitle imha silahları-nükleer silahlar- kullanımının olabilirliğine ve yapılabilirliğine yönelik yaptıkları açıklamalara referans veriyorum.’’ Dedi.

Putin’in uyarısı şöyleydi: ‘’Bu tip açıklamalar yapanlara şunu hatırlatmak isterim ki bizim ülkemizin de farklı tipte silahları var ve bunlardan bazıları NATO ülkelerinin sahip oldukları silahlardan çok daha modern. Eğer ki ülkemizin toprak bütünlüğüne bir tehdit oluşursa, Rusya’yı ve halkımızı savunmak için mümkün olan bütün silah sistemlerini kullanırız. Bu bir blöf değildir.’’

Putin burada ‘’bütün silah sistemleri’’ derken bunların nükleer silahları da içerdiğine yönelik şüpheye mahal bırakmıyor. Konuşmasını ise bir Rus deyimiyle sonlandırıyor: ‘’Ne ekersen onu biçersin’’: ‘’Rusya vatandaşları anavatanımızın toprak bütünlüğü, bağımsızlığımız ve özgürlüğümüzün tekrar ediyorum elimizdeki bütün sistemlerle savunulması konusunda rahat olabilirler. Bize karşı nükleer şantaja başvuranlar bilmelidir ki rüzgar tersine de dönebilir.’’

Biden Görüyor ve Arttırıyor

18 Eylül günü 60 Minute programında yaptığı röportajda Biden[7], hükümetinin Ukrayna’ya 600 milyon dolarlık bir yardım daha göndereceğini söyledi (şimdiye kadar gönderilmiş olan 16 milyar dolara ek olarak). Daha sonra Biden’a eğer Putin kimyasal silah veya taktik nükleer silah kullanmayı düşünürse ona ne söylerdiniz diye soruldu. Biden eciş bücüş bir şekilde cevap verdi: ‘’Yapma. Yapma. Yapma. Bu ikinci dünya savaşından beri görülmemiş bir biçimde savaşın yüzünü değiştirir.’’ Röportajı yapan kişi Biden’a ABD’nin böylesi bir durumda cevabını sorduğundaysa Biden gerçek bir mafya babasını aratmayacak bir biçimde: ‘’Eğer sana gerçekten ne olacağını bilseydim bunu söyleyeceğimi mi düşünüyorsun? Tabii ki sana söylemeyeceğim! Bunun dolaylı zararları olur!’’ 21 Eylül günü ise Washington Post, Biden hükümetinin eğer Rusya taktik nükleer silah kullanırsa vereceği cevapla ilgili ‘’ikircikli’’ konumunu sürdürdüğünü ve özel hat aracılığıyla Moskova’daki Rus liderliğine nükleer silah kullanırlarsa bunun çok ağır sonuçları olacağını ileten bir not iletildiğini aktardı. [8]

21 Eylül günü Birleşmiş Milletlerde, Biden Ukrayna’daki savaşı iyinin ve kötünün veya kendi koyduğu biçimiyle ‘’demokrasi ve otokrasinin’’ savaşı olarak ilan etti. Kendisinin ve ABD’nin ‘’dünyamız için demokrasinin değerlerini feyz alan vizyonun şampiyonu’’ olduğunu söyledi. Buradaki oryante edici kritik hakikat Ukrayna’nın ‘’demokrasi ve otokrasi’’ arasındaki bir savaş sahası olmadığı ancak bunun Rus ve ABD emperyalizminin emperyalist rekabetinin çatışması olduğudur. Hiçbir taraf Ukrayna halklarının olmadığı gibi Rus halklarının veya dünyanın diğer halklarının çıkarlarının yanında savaşmamaktadır. Her iki tarafta diğer taraf üzerinde kendi emperyalist çıkarlarını dayatmanın peşindedir.

Biden yüzsüz bir eski ABD Başkanı Harry Truman’ın ruhuna veryansın ederek, Truman’ın BM Genel Kurulunda 1945 Ekiminde verdiği bir konuşmayı alıntılamıştır. [9] Truman, yeni yazılan Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin ‘’ulusların, insanlar gibi farklılıklarını dile getirip, bunlarla yüzleşebilecekleri ve daha sonra ortak noktalar bulabileceklerinin kanıtı’’ olduğunu iddia etmişti. Truman’ın, Demokrat Partili başkanın bu boktan lafazanlıkları Hiroshima ve Nagazaki isimli Japon şehirlerine atom bombası atarak yüz binlerce insanı öldürdükten iki ay sonra söylediğini not etmekte fayda var. Biden BM’de konuşurken ABD’nin nükleer cephaneliği dolup taşıyor ve ABD ile NATO müttefikleri Rusya’ya karşı maddi avantajlarıyla amansızca bastırıyorlar.

Truman’ın ve Biden’ın konuşmaları arasında geçen yaklaşık 70 yıllık zaman diliminde ABD dünya çapında insanlığa karşı amansız suçlar işleyerek kelimenin tam anlamıyla milyonlarca kişiyi öldürmüş, milyonlarcasının ise hayatını mahvetmiştir. Bob Avakian ‘Yasal Gangsterler-Nükleer Silahlı Gangsterler’’ makalesinde şöyle söylüyordu: [10]

Unutmayalım: Kölelik ve soykırım üzerine kurulu bir ülke olan ABD, hükümetlerini sevmediği ülkeleri işgal etme, darbe tezgahlama ve diğer yollarla şiddetle müdahale etme rekorunu açık ara elinde tutuyor. Rusya’nın Ukrayna’da yaptıklarının çok ötesindedir, bu süreçte çok sayıda insanı katletmiştir. (revcom.us’ta ABD emperyalizminin suçlarının kapsamlı bir teşhiri ve analizi yer almaktadır.)

Uçurumun Kenarında

Putin’in konuşmasının ardından rejimine ve Ukrayna’da yürüttüğü gayrimeşru savaşa karşı keskin ve cesur eylemler patlak verdi. The Guardian’ın raporuna [11] göre 21 Eylül günü 38 şehirdeki eylemlerde 1300 kişi tutuklandı. Ancak bu ülkeden protestocuları selamlamak pasif kalarak yeterli değildir. İnsanların aptal miskinliklerinden kalkmaları ve uyanmaları gerekiyor! Bu ülkedeki insanların sessizliği öldürücü bir sessizliktir. Demokrat Parti yönetimindeki bir ABD hükümeti savaş suçları işlemektedir. Ve her an çok daha korkunç suçlar işlenebilir ve bütün gezegen tehlikeye girebilir.

Bunlar acil zamanlar. Devrimci Komünist Manifesto Grubunun (RCMG) Devrimci Enternasyonal Bir Mayıs için yazdığı bildiride değinildiği gibi:

Devrimci önder ve düşünür Bob Avakian (BA) geçtiğimiz zamanlarda şöyle demişti: ‘’insanlık herhangi taraftaki emperyalistlerin dünyaya hükmetmesine ve bu tahakküm için birbirleriyle savaşa girerek insanlığın geleceğine yönelik ciddi bir tehdit hatta varoluşsal bir tehdit oluşturmasına göz yumamaz.’’ Ve BA, gerçekten de günümüzün durumunda yüzleştiğimiz olasılıkların gerçekten de felaket bir duruma yol açacağını söylerken şunu da ekliyordu: ‘’Bunun içerisinden gerçekten pozitif bir şeyi burarak çıkartabiliriz-devrimi çıkartarak bu sisteme bir son verebilir ve çok daha iyisini var edebiliriz.’’

ABD-NATO’NUN RUSYAYLA SAVAŞINA HAYIR! ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI İSTEMİYORUZ!

İNSANLIĞIN DEĞİL BU SİSTEMİN SONU GELMELİDİR!

ONLARIN GELECEĞİNİ KABUL ETMİYORUZ! ŞİMDİ GERÇEK BİR DEVRİM İÇİN ÖRGÜTLENMENİN ZAMANI!


[1] https://yenikomunizm.com/3-dunya-savasi-ve-tehlikeli-aptallik/

[2] https://yenikomunizm.com/ukrayna-ikinci-dunya-savasinin-tekrari-degil-3-dunya-savasi-gercek-bir-tehlikedir/

[3] https://www.state.gov/2-8-billion-in-additional-u-s-military-assistance-for-ukraine-and-its-neighbors/#:~:text=These%20announcements%20will%20bring%20the,countries%20to%20support%20Ukraine’s%20defense.

[4] https://www.nytimes.com/2022/09/10/us/politics/ukraine-military-intelligence.html

[5] https://www.nytimes.com/2022/09/10/us/politics/ukraine-military-intelligence.html

[6] https://www.washingtonpost.com/world/2022/09/21/putin-speech-russia-ukraine-war-mobilization/

[7] https://www.cbsnews.com/video/bidens-warning-to-vladimir-putin-over-ukraine/

[8] https://www.washingtonpost.com/national-security/2022/09/22/russia-nuclear-threat-us-options/

[9] https://www.whitehouse.gov/briefing-room/speeches-remarks/2022/09/21/remarks-by-president-biden-before-the-77th-session-of-the-united-nations-general-assembly/

[10] https://yenikomunizm.com/yasal-gangsterler-nukleer-silahli-gangsterler/

[11] https://www.theguardian.com/world/2022/sep/22/russia-protests-more-than-1300-arrested-at-anti-war-demonstrations-ukraine




Ukrayna’daki Savaş ve İnsanlığın Çıkarları: Zararlı Kafa Karışıklıkları ve Şovenist Yanılgılara Karşı Bilimsel Devrimci Yaklaşım

Bob Avakian Daha İyi Bilmesi Gereken (ve Belki Bir Zamanlar Bilen) Kişilere Cevap Veriyor:

Son dönemdeki makalelerimden “Ukrayna: İkinci Dünya Savaşı’nın Tekrarı Değil, 3.Dünya Savaşı Gerçek Bir Tehlikedir”, 1960’larda Vietnam’daki ABD emperyalist savaşına şiddetle karşı çıkan büyük bir radikal harekete dönüşen SDS (Demokratik Toplum İçin Öğrenciler) yapılanmasının bazı eski üyelerine iletildi. Birkaç kişi makaleme yanıt olarak çeşitli karşı argümanlar ileri sürdü. Bunlar bu ülkede “liberal”, “ilerici” ve “sosyal demokrat” görüşlere sahip pek çok insanın bugün düşünüş şeklini yansıtan argümanlardır. (1) Bunların bir kısmı bir nebze “iğneleyici sözler” içeriyor olsa da, bazıları meselenin özüne değinen ve (“iğneleyici sözlerin” aksine) ciddi bir yanıtı hak eden önemli noktalar da içeriyordu. Burada, gündeme getirilen daha alakalı ve önemli noktalardan bazılarına değineceğim.

Makaleme karşı görüş bildiren aşağıdaki şu düşünce ile başlıyorum:

“İşte yanıtım: ABD’nin utanç verici bir emperyalist savaşlar geçmişine sahip olduğunu ve Japonya’ya nükleer bomba atmaması gerektiğini belirtmek gerekiyor. Ayrıca NATO’nun eski Sovyet kontrolündeki Cumhuriyetleri üyeliğe kabul etmemesi gerektiği konusunda makul bir gerekçe var. Ancak, NATO üyeliğinin tam olarak bu ülkelerdeki büyük çoğunluğun istediği şey olduğu da doğru. Yemen’e gelirsek, ABD’nin oradaki rolünün Rusya’nın Ukrayna’daki rolüne eşdeğer olup olmadığı konusunda fikir sahibi olmak için yeterince bilgili değilim. İnceleyeceğim ama eğer böyleyse şaşırırım. Asıl mesele şu: Mevcut çatışmada savunduğunuz ABD politikasının kaçınılmaz sonucu Ukraynalıları Putin’in şefkatli merhametine bırakacaktır. İstediğiniz bu mu?”

Amerika’nın “utanç verici emperyalist savaşlar tarihini” (ve 2. Dünya Savaşı’nın sonunda Japonya’ya iki atom bombasının atılmasını) savunmak istemeyenlerin çok tipik bir argümanı vardır. Bu “emperyalist savaşların utanç verici tarihi” önce kabul edilir ve daha sonra etkili bir şekilde bu durum göz ardı edilir veya konunun önemi azaltılır. Bu durum şunu söylemekle eş anlamlıdır: “Bütün bu utanç verici tarihin şu anda olanlarla hiçbir ilgisi yok ve tek yapmamız gereken Putin/Rusların Ukrayna’da yaptığı korkunç şeylere bakmak.”

Buna cevaben belirtmek gerekir ki, bu “utanç verici tarih” yalnızca bir “tarih” değildir. ABD’nin şu anda Ukrayna ile ilgili olarak (ve daha genel olarak) yaptıklarıyla ilgilidir ve buna dair her şeyi içermektedir. En önemlisi, bu “utanç verici tarih”, ABD’de hüküm süren sistemin, kapitalizm-emperyalizm sisteminin doğasıyla ilgilidir. ABD emperyalizminin dünyadaki egemen konumu ve bu egemen konumu koruma ve güçlendirme gerekliliği ve kararlılığı ile ilgilidir.

Bir başka yazımda, eski zamanlardan bir arkadaşımın içgörüsünden yola çıkarak Ukrayna’daki bu çatışmanın her iki tarafındaki emperyalistleri -yalnızca belirli bir yerdeki “arazi” için değil, bir bütün olarak dünyadaki hakimiyet için savaşan gangsterler- ve çok önemli olarak, insan uygarlığını ortadan kaldırabilecek nükleer silahlar da dahil olmak üzere büyük kitle imha cephaneliğine sahip “yasal gangsterler” olarak adlandırmıştım. (2) Eğer bu benzetme geçerliyse -ki öyledir- o zaman şunu sormak yerinde olur: Bir mafya “ailesinin” (veya suç kartelinin) parçası olan birinin şunu demesini meşru mu kabul edeceğiz: “Evet bizler çok kötü şeyler yaptık, fakat şimdi önemli olan başka bir grup gangsterin orada ne yaptığıdır ve onların canice suç faaliyetlerinin kurbanlarına nasıl yardım edeceğimizdir” Bu kişinin ait olduğu örgütün suç niteliğinin olup bitenlerle birdenbire alakasız bir hale geldiğini kabul edecek miyiz? Ya da bu durumda, bu örgütün bir şekilde suçlu olmaktan veya suç teşkil edecek şekilde hareket etmekten çıktığını mı kabul ederiz? Yoksa bizler -oldukça doğru bir şekilde- bu suç örgütünün açıklamalarının ve eylemlerinin bütün bir suç tarihinin bir devamı olduğunu ve bunun bütün bir suç niteliğinden akıp geldiğini mi kabul ederiz?

Bu noktaya sonradan geri döneceğim.

Ardından “sol elle verir” ve “sağ elle alır” şeklindeki bir argüman daha var. ABD önderliğindeki emperyalist askeri örgüt NATO’nun Rusya’ya çok yakın, hatta Rusya ile sınır komşusu ülkelere yayılmasının belki kötü olduğu ancak “NATO üyeliğinin bu ülkelerdeki büyük çoğunluğun tam olarak istediği şey olduğu da doğru” şeklindeki argüman.

Bu argümanın çizgisi çok tehlikelidir. Adalete önem veren insanların gerçekten tutarlı bir şekilde uygulamak ve bir tür genel ilke haline getirmek isteyeceğinden şüpheli olduğum bir standart ve kriter içermektedir. Örneğin, 1960’lara kadar (en azından) bu ülkedeki insanların çoğunluğunun Siyahilere karşı ayrımcılığın ve ötekileştirmenin devam etmesini istediği kesinlikle doğrudur. Ya da daha önce bahsedilen tarihsel bir örneğe dönecek olursak, bu gerçekleştiğinde bu ülkedeki insanların çoğunluğunun Japonya’ya atom bombası atılmasını desteklediği korkunç bir gerçektir (Üstelik bunun yanlış olduğunu kabul etmeyi reddeden bu ülkenin hükümeti gibi pek çok kişi de halen bunu desteklemektedir). Başka birçok örnek verilebilir, ancak bu tür “popülist” argümanların her tür korkunç şeyi desteklemeye veya en azından rasyonelleştirmeye yol açabilecek olması da açık olmalıdır. (Bu aynı zamanda “gerçekçilik” adına, en nihayetinde bu kapitalist-emperyalist sistemi destekleyen argümanlarla ve özellikle de bu sistemin bir temsilcisi olarak, Japonya’ya atom bombası saldırıları da dahil olmak üzere en korkunç suçlarından bazılarını işleyen Demokrat Parti ile ilgilidir. Bu da daha sonra döneceğim bir konudur. Ancak burada yukarıda belirtilen argümanlara geri dönelim.)

Açıklamada şu ifadelere yer veriliyor: “Yemen’e gelirsek, ABD’nin oradaki rolünün Rusya’nın Ukrayna’daki rolüne eşdeğer olup olmadığı konusunda fikir sahibi olmak için yeterince bilgili değilim. İnceleyeceğim ama eğer böyleyse şaşırırım.”

Objektif olarak, ABD’nin Yemen’deki rolünün, Rusya’nın Ukrayna’daki rolüne basitçe “eşdeğer” olmadığına şüphe yok, ancak bunun yol açtığı yıkım ve ızdıraplar çok daha kötüdür. Her şeyden önce, kişisel bir saldırı olarak değil, fakat bu ülkede kendilerini önemli dünya olaylarını önemseyen ve nispeten bilgili olarak düşünmekten hoşlanan “ilerici” insanların içinde bulunduğu iç karartıcı durumun bir yorumu olarak bakarsak, bu kadar çok kişinin Yemen’de yıllardır neler olup bittiğini ve ABD’nin bu konudaki rolünü bilmemesi oldukça dikkat çekicidir. Bunu ciddi bir şekilde “incelerseniz” (ve ABD’nin Ukrayna’daki eylemlerini haklı çıkarmak için şu anda büyük bir propaganda saldırısı yürüten aynı ABD medyasına güvenmezseniz), Suudi Arabistan’ın Yemen’de yürüttüğü -Obama/Biden yönetiminden beri ABD tarafından desteklenen ve ağır askeri ve diğer yardımlarla sağlanan- korkunç kolera salgını da dahil olmak üzere savaşın yarattığı koşullar sonucunda hayatını kaybeden Yemen halkı için, özellikle de çocuklar için neredeyse inanılmaz acılar yaşatan bir savaşın olduğunu göreceksiniz. (Diğer kaynaklara ek olarak, Yemen’deki savaşın, orada yaşayan halkın korkunç acılarının ve tüm bunlardan ABD’nin sorumluluğunun önemli analizi revcom.us’ta bulunabilir.)

Ve sonra şu argümana geliyoruz: “Asıl mesele şu: Mevcut çatışmada savunduğunuz ABD politikasının kaçınılmaz sonucu Ukraynalıları Putin’in şefkatli merhametine bırakacaktır. İstediğiniz bu mu?”

Hayır, istediğim şey (söz konusu makalede ve diğerlerinde çağrı yaptığım şey) bu çatışmanın “her iki tarafında” -ve bir bütün olarak dünyada- bulunan halk kitlelerinin bu çatışmanın her iki tarafındaki emperyalistlerin çıkarlarının aksine kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeleridir. Yakın tarihli başka bir makalede şiddetli bir şekilde savunduğum gibi:

Bütün bunlar, bu ülkedeki, onunla uyumlu diğer ülkelerdeki ayrıca Rusya’daki halk kitleleri -her yerdeki halklar- açısından şimdi tam olarak uyanmanın, meseleye dair gerçek ve son derece ağır riskleri fark etmenin ve gerçek çıkarlarımız doğrultusunda, tüm insanlığın çıkarları doğrultusunda hareket etmenin niçin hayati önem taşıdığını vurgulamaktadır. Bu savaşın yalnızca Ukrayna halkı için daha fazla acıya neden olmakla kalmayacak muhtemelen başka bir düzeyde bizzat insanlığın varlığı için tehdit oluşturacak kitlesel bir yıkıma ve ölümlere neden olacak çok daha korkunç bir çatışmaya dönüşmeden önce, Ukrayna’daki bu savaşın ve her iki taraftaki emperyalistlerin bu savaşa (doğrudan ve dolaylı) katılımının DURDURULMASI gerekiyor.

Ulusal Bağımsızlık Savaşı mı, Yoksa Emperyalistler Arasında Bir “Vekalet Savaşı” mı?

Bunun merkezinde şu anda Ukrayna’daki savaşın gerçek doğası meselesi ve evet, Amerikan şovenizminden ve onun tarihi çarpıtmasından güçlü bir şekilde etkilenen karman çorman düşüncelere karşı bu meseleye bilimin uygulanması meselesi bulunuyor. Aşağıdaki argümanda bu durum yoğunlaşmaktadır:

“Putin belki bir Hitler olmayabilir, ancak Ukrayna’da yaptıkları anıları geri getiriyor. FDR, Avrupa’yı Nazilerden kurtarmakta haklıydı ve Biden’ın Ukrayna’yı Ruslardan kurtarmak için Üçüncü Dünya Savaşı dışında elinden geleni yapmakta haklı olduğunu da söyleyebilirim. Vekâlet savaşları mı ulusal kurtuluş savaşları mı? NLF ve Kuzey Vietnamlıların Rus ve Çinli emperyalistlerin vekilleri olmasına benziyor; bu durumda Ukrayna niçin NATO emperyalistlerinin daha çok vekili oluyormuş? Tarih bize karmaşık seçimler yaptırıyor. Gördüğüm kadarıyla, Ukraynalılar da NLF’nin kendi ülkeleri için savaştığı kadar hararetli bir şekilde kendi ülkeleri için savaşıyorlar. Bob, son olarak devrimci komünizmin yaşanmış tarihinde halen uğraşmaya değer ne olduğunu da bilmek isterim.”

Bu söylenenler tam olarak bilim-karşıtı ve tarih-karşıtı Amerikan şovenizminden (keskin bir dozda kokuşmuş komünizm karşıtlığıyla) güçlü bir şekilde etkilenmiş hatalı düşüncenin adeta bir “hazine odasıdır”. Buna tam olarak cevap vermek burada mümkün olanın kapsamı dışındadır, ancak burada tartışılanın özü bir cevabı gerektirmektedir. İlk olarak, bu argümana karşı olan makalemde, Putin’i ve şimdiki eylemlerini Hitler’in 2. Dünya Savaşı’na yol açarken yaptıklarıyla karşılaştırmanın neden yanlış olduğunu ve o zamanki durumla şimdiki durum arasındaki önemli farklılıklar konusunda önemli bir çarpıtma ve cehaleti (veya kasıtlı olarak görmezden gelmeyi) içermesinin bazı nedenlerinden bahsettim. Bunların hepsini burada tekrar etmeyeceğim, ancak bir noktayı kesinlikle tekrar vurgulamaya değer: Hem ABD hem de Rusya binlerce nükleer silaha sahiptir. Bunlar 2. Dünya Savaşı’na giden süreçte (ve neredeyse tamamında) o dönem var olmayan silahlardır. “FDR, Avrupa’yı Nazilerden kurtarmakta haklıydı” ifadesinin geçip gitmesine izin veremem. İşte Amerikan şovenizminin parıltısının yarattığı bir başka çarpıcı “kör nokta”.

Olayları bu argümanın oldukça kaba terimleriyle ortaya koyacak olursak, “Avrupa’yı Nazilerden kurtaran” kişi FDR (yani 2. Dünya Savaşı’nın çoğunda görevde olan ABD başkanı Franklin Delano Roosevelt) değildir. Bu kişi her yerdeki anti-komünistlerin nefret ettikleri kişi Joseph Stalin’dir. Gerçek şu ki, NAZİ savaş makinesini parçalayan ve etkili bir şekilde savaşta Alman Nazilerinin ve onların Japon (ve İtalyan) müttefiklerinin nihai yenilgisine yol açan bir dönüm noktası yaratan unsur o dönem Stalin önderliğindeki Sovyetler Birliği’dir. Bu tarihsel bir gerçektir (ve örneğin savaş sırasında İngiliz lider Winston Churchill tarafından da NAZİ’lere karşı kesin savaşın doğu cephesinde yani NAZİ kuvvetlerinin büyük çoğunluğunun Avrupa’daki savaşın can alıcı bölümünde Sovyet kuvvetlerine karşı yoğunlaştığı yerde gerçekleştiği kabul edilmiştir)

Nazilerin o zamanki sosyalist Sovyetler Birliği’ne saldırısı, Sovyetlerin direnişi ve Nazi işgalinin geri püskürtülmesi, Sovyetler Birliği’nde büyük yıkımla birlikte ülkede 20 ila 30 milyon arasında bir insanın hayatına mal olmuştur. Bu savaşın Sovyet liderliği tarafından nasıl yürütüldüğüne dair eleştirilerim -önemli ölçüde devrimci bir temelden ziyade, esas olarak milliyetçi (ve hatta Büyük Rus şovenisti) bir temelde yürütülmesini de içermesine karşı eleştirilerim- olmasına rağmen, eğer FDR’ye “Avrupa’nın Nazilerden kurtarılması” olarak atfedilen standardı alırsak, o zaman Nazilerin gerçek yenilgisi kesinlikle “devrimci komünizmin yaşanmış tarihinde” ve bu durumda Sovyetler Birliği açısından kutlanması gereken şeyler arasında sayılmalıdır. (Aslında, bu “yaşanmış tarihte” “halen çabalamaya değer” çok fazla şey var. Hatta geliştirmiş olduğum yeni komünizmle birlikte, olması gerektiği gibi, tutarlı bir bilimsel yöntem ve yaklaşımla eleştirel bir şekilde bu tarih analiz edilerek, bu şekilde hem bu tarihin esas olarak kesinlikle olumlu, hem de ikincil fakat gerçek ve bazen de acıklı olumsuz yönleri tespit edilmektedir. Bu noktaya biraz sonra burada daha fazla değineceğim.)

Bu durum beni makalemi eleştiren başka birinin argümanına götürüyor:

“Tanrı beni affetsin, Başkan Avakian ile polemiğe girmeden -onun Mao Zedong’tan bu yana en büyük komünizm teorisyeni olduğu ve benim ise sosyo-politik analizlerime “bilim” olarak güvenmeyen mütevazı bir sosyal demokrat olduğum düşünülürse-  benim görüşüme göre kendisi Ukraynalılar adına herhangi bir aracı tamamen bir kenara itmektedir. Bu oldukça sorunlu.”

Eğer bu açıklamanın başındaki “iğnelemenin” ötesine geçersek, Mao’da burada tartışılan sorunlarla, özellikle de Ukrayna’daki savaşın şimdiki gerçek doğasının ne olduğu konusundaki belirleyici soruyla kesin ilgisi olacak çok önemli bir şey bulunmaktadır.

Çin devrimine birkaç on yıl boyunca önderlik etme sürecindeki Mao, evet, bilimsel komünist teoriye, özellikle de toplumda ve genel olarak yaşamdaki çelişki tartışmasına önemli katkılarda bulunmuştur. Daha spesifik olarak, Mao’nun bir çelişkinin esas (veya başlıca) yönü ile ikincil yönü arasındaki ilişkiyi anlamaya yönelik yaklaşımı bununla oldukça ilgilidir. Mao’nun da belirttiği gibi, bir çelişkinin başlıca yönü, herhangi bir verili noktada bu çelişkinin özünü veya temel karakterini belirler. Ancak hayatın tamamının sürekli hareket halinde olduğunu da vurgulamıştır. Belirli bir şey (veya çelişki) sürekli olarak başka şeylerle etkileşim halindedir. Bir çelişkinin temel yönü değişebilir ve ikincil olan temel hale gelebilir ve bunun tersi de geçerlidir. (Günlük hayattan basit bir örnekle açıklamak gerekirse, güneş bulutların arasından “bakmaya” yeni başlamışken hava bulutluysa ve şiddetli yağmur yağıyorsa, bu noktada bulutluluk ve yağmur durumu esastır, güneşin görünümü ise ikincildir; ama işler öyle bir değişir ki güneş tamamen ortaya çıkar ve yağmur bir çiselemeye dönüşür; bu durumda güneş ışığı ana unsur haline gelir ve yağmurun tamamen durması oldukça olasıdır.)

Bu temel anlayışın Ukrayna’daki savaş açısından ve özellikle (daha önce alıntılanan) bu argümana cevap olarak kesin ve çok önemli bir uygulaması vardır.

“Vekâlet savaşları mı ulusal kurtuluş savaşları mı? NLF ve Kuzey Vietnamlıların Rus ve Çinli emperyalistlerin vekilleri olmasına benziyor; bu durumda Ukrayna niçin NATO emperyalistlerinin daha çok vekili oluyormuş? Tarih bize karmaşık seçimler yaptırıyor. Gördüğüm kadarıyla, Ukraynalılar da NLF’nin kendi ülkeleri için savaştığı kadar hararetli bir şekilde kendi ülkeleri için savaşıyorlar”

Cevap olarak, Ukrayna’daki savaşın başlangıcında, Rusya’ya karşı olan taraftaki başlıca yönün Ukrayna’nın Rus işgaline karşı direnişi olduğu iddia edilebilir. (bu anlamda Ukrayna adına bir ulusal bağımsızlık savaşı) ve ABD/NATO’nun Ukrayna’ya silah sağlama ve yaptırımlar yoluyla Rusya’ya karşı ekonomik savaş yürütmedeki rolü ise o noktada ikincildi. Bununla birlikte, bu savaşın çok başlarında bile, Ukrayna hükümetinin başkanı Volodymyr Zelensky, defalarca ve ısrarla ABD’nin ve onun NATO “müttefiklerinin” -ABD/NATO’nun Ukrayna üzerinde bir “uçuşa yasak bölge” dayatması yoluyla- bu savaşa doğrudan katılımı için çağrıda bulundu. Bu durum niteliksel ve hızlı bir şekilde, savaşın karakterini ezici bir çoğunlukla rakip emperyalistler (ABD/NATO ve Rusya) arasında bir çatışma şeklindeki bir savaşa dönüştürecekti. Ve savaş sürerken, böyle bir “uçuşa yasak bölge” olmadan bile, savaşın temel karakteri emperyalistler arasında bir savaşa dönüştü. Bunun temel nedeni, ABD emperyalistlerinin (ve onların NATO “müttefiklerinin”) eylemlerinin ve amaçlarının önemli ölçüde tırmanmış olmasıdır. Özellikle de Ukrayna’yı giderek daha fazla silahlandırmaları, aynı zamanda Ukrayna kuvvetlerine istihbarat sağlamaları vb. Bunların hepsi, şimdi açıkça ilan edilen Rusya’yı ve onun ABD egemenliğine meydan okuma yeteneğini zayıflatma amacı ile yapılmaktadır. Sonuç olarak, ABD/NATO’nun şimdiye kadar Rusya ile “vekaleten” savaş yürüttüğü, fakat aynı zamanda bunun bu karşıt emperyalistler arasında doğrudan bir savaş haline gelebileceği yönündeki çok gerçek ve büyüyen tehlike ile, tüm korkunç sonuçlarıyla ve hatta bunun içerebileceği insanlık için oldukça gerçek bir varoluşsal tehditle birlikte, şu an başlıca yön emperyalistler arasındaki savaş haline gelmiştir.

Buna karşılık, Vietnam’daki savaş başından beri emperyalizme karşıydı ve esas olarak (ve esas karakterinde) bir ulusal kurtuluş savaşı olarak kalmıştır: Önce Vietnam’ı sömürgeleştiren Fransız emperyalistlerinden, sonra da Fransızları ağır bir şekilde desteklemekten Vietnam’ı ve halkını boyun eğdirmeye teşebbüs etmeye doğrudan ve kitlesel olarak dahil olan ABD emperyalistlerinden kendini kurtarmak için savaşan bir ülkedir Vietnam. 2 milyon Vietnamlı sivilin hayatına mal olan ve Rusya’nın Ukrayna’da yaptıklarının çok ötesinde bir ölçekte Amerikan vahşetinin damgasını vurduğu bir savaştır.

Ukraynalıları şimdiki emperyalistler arasındaki bu savaşta yalnızca “piyonlar” olarak görmenin yanlış olduğu iddiasına gelirsek, ne yazık ki esasen bu hale gelmiş durumdalar. Ya da Raymond Lotta’nın çok keskin bir şekilde ifade ettiği gibi -YouTube RNL Show 99. bölümündeki bir röportajda- Ukraynalılar şimdi Ukrayna’daki savaşta ABD emperyalist amaçları için “ateşe atılan kimseler” haline geldiler (ki bu da yine çok daha geniş ve çok daha yıkıcı bir savaş olma tehdidinde bulunuyor). Bu durumda, Ukrayna halkını ve bir bütün olarak insanlığı gerçekten önemseyen herkesin bu savaşın ve bu savaşta her iki taraftaki emperyalistlerin eylemlerinin, içerdiği yıkım ve korkunç ızdırıpların çok daha büyümeden durdurulmasını aktif olarak talep etmesi gerekmektedir.

Bir savaşın temel karakteri açısından belirleyici olan, o savaşa dahil olan insanların (bir tarafta ya da diğerinde) ne kadar “ateşli” bir şekilde savaştığı değildir. (Aşırı bir örnek vermek gerekirse, en azından 2. Dünya Savaşı’nın büyük bir bölümünde, NAZİ ordusunun askerleri çok “ateşli” bir şekilde savaşıyordu.) “Ukraynalıların, NLF’nin kendi ülkeleri için hararetle savaşmalarına benzer şekilde kendi ülkeleri için savaştıklarını” kabul etsek bile, bu durum Ukraynalıların şu anda dahil oldukları savaşın belirleyici karakterinin mutlak olarak bu olduğu anlamına gelmez. Daha ziyade, asıl yönü tarafından belirlenen savaşın gerçek ve objektif karakterinin ne olduğu meselesidir. Ve bu temel yön değişebilir; Ukrayna’daki savaşın somut gerçekliğinde esas olarak emperyalistler arasında bir savaşa dönüşmüştür.

Bir kez daha Vietnam örneğine bakacak olursak, Vietnam kurtuluş savaşına Çin ve Sovyetler Birliği tarafından sağlanan yardım ikincil bir faktördü. Ve çok daha önemlisi, o zamanlar Çin kesinlikle emperyalist bir ülke değildi, işin aslı devrimci sosyalist bir ülkeydi. Ve Vietnam’a özverili yardımı, dünya çapında emperyalizme karşı devrimi teşvik etmenin bir parçası olarak Vietnam’ın ulusal kurtuluş mücadelesini desteklemenin hizmetindeydi. (Kapitalizm Çin’de ancak 1976’da, yani Mao’nun ölümünden kısa bir süre sonra Çin’deki “kapitalist yolcuların” darbesiyle başladı ve restore edildi. Bu konu benim çalışmalarımda ve revcom.us adresinden erişilebilen diğer önemli materyallerde derinlikli bir şekilde analiz edilmiştir.) Vietnam Partisi’nin bizzat kendisi, savaş döneminde zaten keskin bir çelişki içindeydi. Komünizm ve devrimci milliyetçiliğin bir tür eklektik bileşimi vardı. Partinin o zamanki devrimci karakteri ile şu anda Ukrayna’nın egemen sınıfları tarafından temsil edilen aşırı sağın -aslında faşist güçlerin ve her şekilde umut vermeyen bir burjuvaziyi teşkil edenlerin- arasında karşılaştırılacak hiçbir benzerlik yoktur ve herhangi bir karşılaştırma yapmak da aymazlıktır (Bu direniş ABD/NATO emperyalizminin müdahalesi değil de, esasen Rus işgaline karşı bir muhalefet şeklinde tanımlandığı müddetçe desteklenebilirdi, ki aslında durum artık böyle de değildir.)

1960’larda ve 1970’lerde Ukrayna’daki mevcut savaş ile Vietnam’daki savaş arasındaki fark ve bunun şu an Ukrayna’daki savaşın temel doğasıyla nasıl bir ilişkisi olduğuna dair bu tartışmayı bitirmeden önce bu ülkedeki insanların bu savaşa karşı bir sorumluluklarının olduğunun, Vietnam’daki emperyalist savaşın ABD egemen sınıfı tarafından yürütüldüğü ve Ukrayna’nın işgalinin ise bu ABD egemen sınıfının başlıca rakiplerinden biri tarafından yürütüldüğü şeklindeki çok önemli fark gerçeğinin altını çizmek gerekiyor. Rusya’daki insanların sorumluluğu, bu savaşta esas olarak kendi egemen sınıflarına karşı çıkmaktır; ABD’deki (ve “uyumlu” NATO ülkelerindeki) insanlar için sorumluluk ise tam tersidir: Rus saldırganlığına karşı çıkarken, bu savaşta “kendi” emperyalistlerinin amaç ve eylemlerine karşı çıkmak. Veya daha önce de belirttiğim gibi:

“Rusya’nın bu emperyalist saldırganlığı elbette kınanmayı hak ediyor. Fakat özellikle de bu ülkede -ki bu tür saldırganlık eylemlerinde açık ara rekoru elinde tutmaktadır- yaşayan insanlar açısından “bizim” emperyalistlerimizin tutumlarını tekrarlamamak ve amaçlarına hizmet etmemek, bunun yerine Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı muhalefeti, “barışı” veya “ulusların kendi kaderini tayin hakkını” teşvik etmenin bir yolu olarak değil de rakip Rus emperyalistlerine karşı ABD emperyalist çıkarlarını ilerletme aracı olarak kullanan bu (ABD) emperyalistlerin amaç ve eylemlerine karşı muhalefetimizi açıkça ortaya koymak, temel bir ilke meselesidir ve derin bir önemi vardır. Dolayısıyla, bu çok önemli ilkeye uygun olarak Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline, özellikle de bu emperyalist ülkedeki insanlar tarafından yapılacak herhangi bir muhalefete, ABD’nin sürekli olarak sürdürdüğü savaşlara ve diğer ülkelere şiddetle müdahale ettiği diğer biçimler de dahil dünyadaki rolüne karşı açık ve kesin bir tavır eşlik etmelidir.” (4)

Burada ayrıca, makalemi eleştirenlerden birinin, Putin’in Ukrayna halkına karşı eylemlerinden çok az bahsedildiği yönündeki iddiaya da yanıt vermek gerekiyor (“Putin’in onlara karşı eylemlerinden, biraz boğaz temizleme dışında neredeyse hiç söz edilmiyor”) Eğer makalemin kasıtlı olarak yanlış okunmamış olduğunu varsayarsak, bu ifade bilinçli ya da bilinçsiz Amerikan şovenizminin körlüğünün bir başka örneğidir. Bu makalede (ve bir dizi başka yazıda) Rus saldırganlığına karşı çıkışım çok açıktır. Ve Yemen halkının çektiği acıların Ukrayna halkının çektiklerinden çok daha kötü olduğuna vurgu yapmam, Ukrayna halkının bu savaşta maruz kaldığı korkunç acıyı inkar etmenin bir yolu değildir. Bu durum ABD emperyalistlerinin (ve onları tekrarlayanların) Ukrayna’daki Rus vahşetini bir tür “benzeri görülmemiş” savaş suçları olarak tasvir etmedeki mutlak ikiyüzlülüğünü vurgulayarak, Yemen’de kanıtlandığı gibi, ABD emperyalistlerinin kendilerinin çok daha kötü vahşetlerden sorumlu olduklarını belirtmektedir. Ve ABD emperyalist egemen sınıfının, kendi emperyalist amaçlarını ilerletmek için Rusya’nın Ukrayna’daki saldırganlığına ve oradaki halkın çektiği acılara yönelik tutumlarına karşı çıkmaya büyük önem verdiğim doğrudur. Böyle bir durumda birinin yapması gereken tam da budur: “Kendi” emperyalist egemen sınıfının emperyalist amaçlarına ve eylemlerine karşı çıkmak. Ayrıca Rusya’nın Ukrayna’da yaptıkları konusunda “yumuşak” olduğu iddiasıyla eleştirilen makalemde tam olarak onları Rus emperyalizminin amaçları (bu emperyalizmi bir şekilde “olumlu” veya “tarafsız” bir fenomen olarak değil, fakat son derece olumsuz bir fenomen olarak gördüğümü söylemeye dahi gerek yok!) ve eylemleri şeklinde meseleyi kavrayıp nitelendiren ve bu amaçları detaylı bir şekilde inceleyen “Putin/Rus Emperyalizminin Gerçek Amaçları” bölümü yer alıyor.

Son olarak, Ukrayna’daki savaş konusunda ve bunun etrafında karışıklık (veya kasıtlı çarpıtma) olabilecek bir noktayı açıklığa kavuşturmak için:

Söz konusu yazıda Putin’in başka ülkeleri işgal edebileceğine inanmanın hiçbir temeli olmadığını söylemedim. Daha doğrusu şöyle dedim -ve bu çok önemli bir ayrımdır- Putin’in diğer NATO ülkelerini işgal etme (o makalede vurguladığım gibi, ABD’nin acil bir askeri tepkisini “tetikleyecek” türden bir şeyin) veya saldırma niyetinde olduğu iddiasını destekleyecek hiçbir kanıtı bulunmadığını belirttim. Bu durum, her iki tarafın da -yani hem Rus emperyalizmi hem de ABD/NATO emperyalist bloğunun- bu çatışmada yer aldığı bir analizin parçasıydı. Emperyalist hasımlarıyla doğrudan askeri çatışmaya girmeden hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar. Ancak, benim de belirttiğim gibi, bu savaşın dinamiklerinin aslında Rusya ile ABD/NATO arasında doğrudan bir askeri çatışmaya yol açabileceğine dair çok tehlikeli bir gerçek var:

“Ancak tekrar tekrar gösterildiği gibi, niyetler her ne olursa olsun, olaylar -özellikle savaşın kendi dinamikleri bir kez işledikten sonra- “niyetleri aşabilir” ve başlangıçta hiçbir tarafın istemediği veya beklemediği koşullara ve sonuçlara yol açabilir. Mevcut durumda, Ukrayna’daki savaşla birlikte böyle bir dinamiğin “devreye girmesi” ve gerçekten korkunç sonuçlara yol açabilecek oldukça gerçek bir tehlike bulunmaktadır. ABD/NATO ile Rusya arasında, bir bütün olarak insan medeniyeti için oldukça gerçek bir tehdit oluşturabilecek, nükleer silahların kullanılmasıyla gerçek bir savaş olasılığıdır bu.” (5)

Devrimci Komünizmin Fiilen ve Esasen Oldukça Olumlu Olan “Yaşanmış Gerçekliği”

Bu soru keskin bir şekilde sorulduğundan, makaleme verilen yanıtlardan birinde doğrudan buna yanıt vermek gerekiyor: “Bob, son olarak devrimci komünizmin yaşanmış tarihinde halen uğraşmaya değer ne olduğunu da bilmek isterim.”

Elbette başta da belirttiğim gibi, burada kapitalist-emperyalist sistemin propaganda araçları ve onun entelektüel suç ortakları tarafından bugüne kadar ortaya atılan ve atılmaya devam edilen ve daha iyisini bilmesi gereken (ve belki de bir zamanlar bilen) çok fazla sayıda kişi tarafından eleştirmeden yutulan ve sıklıkla kusulan bütün yalanlara, iftiralara ve çarpıtmalara cevap vermek için gereken uzunlukta ve derinlikte konuya girmek mümkün değil. Bunu akılda tutarak, “devrimci komünizmin canlı gerçekliğinin” olağanüstü başarılarından bazılarına değinirken (ve yalnızca esas olarak olumlu deneyiminin değil, aynı zamanda bazı oldukça ciddi ve hatta bazı durumlarda üzücü olan gerçek eksikliklerinin ve hatalarının bilimsel bir değerlendirmesinin önemine dikkat çekerken) bu soruya gerçekten daha ileri, ciddi ve anlamlı bir yanıt arayan herkesi revcom.us web sitesine ve özellikle burada bulunabilecek özel bir sayıya yönlendireceğim: “Bildiğinizi” Düşündüğünüz Şeyi Bilmiyorsunuz… Komünist Devrim ve Kurtuluşa Giden GERÇEK Yol: Tarihi ve Geleceğimiz, Raymond Lotta ile Röportaj.

Ancak kısaca Sovyetler Birliği’ne (dünyanın 1917 Rus Devrimi ile ortaya çıkan ilk sosyalist devletine) ilişkin olarak 1930’ların başlarına kadarki ilk döneminde, özellikle uçsuz bucaksız kırsal kesimde, halk kitlelerini feodal baskının ve dayatılan cehalet ve batıl inançların geri kalan unsurlarından kurtaran muazzam özgürleştirici dönüşümler yaşandığını belirtmek gerekiyor, aynı zamanda şehir merkezli kapitalist sömürüyü sona erdirmek için de hareket edildi. Bunun göze çarpan bir örneği, o dönemde eşi benzeri olmayan şekillerde kadınların vahşi ve boğucu ataerkil baskıdan kurtuluşuydu. Ve tüm bunlara sanat ve kültür alanında yaratıcılığın ve devrimci içeriğin çiçek açması eşlik etti.

1917’deki Rus Devrimi’nden 1930’ların başlarına kadar yaşanan bu dönemde bile hatalar yapıldığı, hatta bazı ciddi hatalar yapıldığı doğrudur. Sovyetler Birliği’nin kendi içindeki gerici güçlerin şiddetli muhalefeti ve güçlü emperyalist ülkeler tarafından düşmanca kuşatma bağlamında, toplumun sosyalist dönüşümüne yönelik ilk girişim olduğu düşünüldüğünde, bu durum pek şaşırtıcı değildir. Ve özellikle 1930’ların başlarından sonra, Sovyet toplumunun birçok farklı alanında, daha önceki ilham verici dönüşümlerin ve devrimci coşkunun ifadelerinin birçoğu baltalandı, hatta tersine döndü, politik ve kültürel olarak belli bir boğucu atmosfer önemli ölçüde yerleşmeye başladı. Bütün bunlarla ilgili önemli bir dönüm noktası, 1930’ların başında Almanya’da faşizmin zaferiydi. Nazilere karşı en güçlü doğrudan muhalefeti oluşturan ve kitlesel direnişin ilk hedefi olan Komünist Parti’nin bu ülkede ezilmesi ve NAZİ rejimi tarafından yoğun baskı ve cinayetlerle Almanya’da faşizmin zaferiydi. Özellikle Alman Nazi rejiminin doğrudan işgal tehdidi karşısında ve Sovyet hükümetinin 1930’ların ikinci yarısı boyunca bu artan tehditle başa çıkmak için yaptığı hazırlık ve manevralarda, birçoğu gerçek düşman olmayan düşman olarak algılanan ve kınanan insanlara karşı şiddetli bir baskı kampanyası da dahil olmak üzere, Stalin ve Sovyet liderliği tarafından ciddi hatalar ve komünist ilkelerin ihlalleri gündeme geldi. Sonrasında 1941’de Sovyetler Birliği’ndeki korkunç yıkım ve büyük can kayıplarıyla NAZİ işgali geldi. (O savaşta ölen Sovyet sivil ve askerlerinin sayısı, ABD ölümlerinin yaklaşık 50 katıdır).

O savaşın ardından, Sovyetler Birliği’ndeki sosyalizm aslında pamuk ipliğine bağlıydı. 1950’lerin ortalarında Nikita Kruşçev ve Sovyetler Birliği’nin diğer liderleri tarafından kesilen ve Sovyetler Birliği’ni kapitalizmi restore etme yoluna sokan bir iplik. Burada sadece değinebildiklerimden bile açıkça anlaşılacağı gibi, bu çok karmaşık bir tarihtir. (Ve bir kez daha bu meselenin daha kapsamlı bir değerlendirmesi için insanları bahsettiğim özel sayıya yönlendirmek isterim), fakat sosyalist olan Sovyetler Birliği’ndeki bu deneyimin dürüst, bilimsel bir değerlendirmesiyle yapılan ciddi hatalarla bile -ve komünist devrimde ilerlemek için daha da iyisini yapmak gerekli ve mümkün olsa bile- şu sonuca yol açtığına şüphe yoktur. Bu ilk sosyalist devletin “yaşanmış deneyiminde” kesinlikle “şu an çabalamaya değer” birçok olumlu şey vardı.

Ve bu daha da doğru olarak -ve çok daha büyük bir boyutta doğru olarak- 1949’dan 1976’ya kadar çok kısa süren varlığı sırasında sosyalist Çin’in deneyimiyle kendini göstermiştir. Devrimci komünizmin “yaşanmış deneyiminde” “şu an için çabalamaya değer” olan bu meselenin, dünyada muazzam bir devrimci yükseliş dönemini yaşamış biri (SDS emektarı) tarafından gündeme getirilmesi çarpıcıdır. Çin’deki devrimci deneyimin en seçkin ve ilham verici örnekleri 1960’larda ve 1970’lerin ilk yarısında kendini göstermiştir. Bu “soruyu” ortaya atan sizler, gerçekleştirilen muazzam özgürleştirici dönüşümleri unuttunuz mu (veya o sırada bir şekilde fark edemediniz mi), sadece birkaç on yıl içinde sosyalist Çin’de, oradaki Kültür Devrimi doruk noktasına ulaşmadı mı? Çin devriminin nasıl bir yol izlediğinin ve getirdiği sosyalist dönüşümlerin farkında değil misiniz? Bunlar yüz milyonlarca Çinli köylüyü, ailelerin çaresizce hayatta kalmak için kendi çocuklarını, özellikle de kızlarını satmak zorunda kaldığı durumlar da dahil olmak üzere tarif edilemez derecede acı feodal sömürü ve yoksunluktan kurtarmadı mı?

Toplumun devrimci dönüşümüne katkı sağlayacak şekilde, kitlelerin bilinçli bir şekilde bu belaları aşmak için mücadele ettiği kampanyalarla, korkunç hastalıkların ve büyük afyon bağımlılığının ne derece sona erdiğinin farkında değil misiniz? Bu özgürleştirici dönüşümlerin özellikle kadınları yüzyıllardan, hatta binyıllardan beri korkunç bir baskıdan kurtardığı gerçeğini bir şekilde gözden mi kaçırdınız, yoksa görmezden mi geldiniz? Sosyalist Çin’de önemli bir sosyal fenomen olarak fahişelik ortadan kaldırılmadı mı ve kapitalizm Çin’de restore edildiğinden beri büyük bir toplumsal fenomen olarak yeniden ortaya çıkmadı mı?

Sosyalist dönemde Çin’de ortalama yaşam süresinin iki katına çıktığını (ortalama 32 yıldan 65’e) ve büyük şehir Şanghay’daki bebek ölüm oranının New York’takinden daha düşük olduğunu öğrenemediniz mi?

Çin’de kadınların tarihte ilk kez sanatsal değeri yüksek ve devrimci içeriğe ilham veren yapımlarda başrol oynadığı devrimci baleler de dahil olmak üzere Kültür Devrimi yoluyla ortaya çıkan devrimci kültürü unuttunuz mu (ya da bir şekilde kaçırdınız mı?). Özellikle kapitalist yönetimin ve sömürünün geri kalan yönlerinin ortadan kaldırıldığı ve yerine yeni özgürleştirici sosyalist ilişkiler biçimlerinin konduğu, halk kitlelerinin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik planlı bir sosyalist ekonominin gelişimini yönlendiren “devrimi kavrayın, üretimi teşvik edin” sloganı ve yaklaşımında yoğunlaşarak ve zalimce sömürülen koşullar altında rekabet halindeki kapitalistlerin amansız kâr dürtülerinin hizmetinde emeği yabancılaştırmaya dayanmak yerine, dünya devrimini destekleyen Kültür Devrimi yoluyla sosyalist Çin ekonomisindeki radikal dönüşümleri unuttunuz mu (ya da bir şekilde gözden mi kaçırdınız?)

Çin’deki Kültür Devrimi’nin, insanlık tarihinde gerçekten kitlesel demokrasinin en büyük çiçeklenmesini içerdiği gerçeğini bir şekilde gözden kaçırdınız mı? Bu süreç kelimenin tam anlamıyla, özellikle çok sayıda genç olan yüz milyonlarca insanı içeriyordu, insanlar kapitalist sömürüyü ve baskıcı sosyal ilişkileri teşvik eden hükümet yetkililerini ve politikalarını eleştiren “büyük karakterli posterleri” ve diğer kitlesel ifade biçimleri üretiyordu. Bu evre, Çin’de ve genel olarak dünyada devrimci dönüşümle ilgili meseleler üzerinde kitlesel bir tartışma ve ideolojik mücadele süreciydi. Ve Mao’nun başını çektiği devrimci önderlik, bu kitlesel dışavurumu destekledi. Evet, bu bazı aşırılıkları içeriyordu. Bazı aşırılıkları içermeyen gerçekten büyük bir devrimci yükseliş ne zaman oldu? Ancak bu aşırılıklar, emperyalistlerin ve bu devrimci yükselişten nefret eden ve ona karşı çıkan diğerleri tarafından fazlasıyla abartıldı (ve diğer “aşırılıklar” icat edildi). Gerçek şu ki, Mao bu aşırılıklara karşı çıkmak ve mücadeleyi ana hedeflerine yönlendirmek için eleştirilerde bulundu ve ekonomide, siyasi yapılarda, toplumsal ilişkilerde, ideoloji ve kültürde daha ileri devrimci dönüşümler gerçekleştirebilmek ve otorite konumundaki insanların kapitalizmi yeniden kurma hamlelerini yenmede kendisi somut rehberlik sağlamıştır.

Görünüşe göre Çin’in ABD emperyalizmine karşı kurtuluş savaşında Vietnam halkına yaptığı yardımın farkındasınız. Gerçi buna devrimci enternasyonalizmin ilham verici, özverili bir eylemi yerine emperyalizmin bir eylemi olarak iftira ediyorsunuz. Daha ileri gidebilirdim ama konu açık olmalı. Evet, bir kez daha hatalar yapıldı ve önderliğin yöneliminde, yönteminde ve pratik eylemlerinde eksiklikler vardı; ancak nesnel, bilimsel bir analizin bu “yaşanmış deneyimin” kesinlikle ve ezici bir çoğunlukla oldukça olumlu, tarihsel olarak böyle olduğu sonucuna götürdüğüne de şüphe yoktur. Ve mesele şu ki, buna bilimsel bir yönelim ve yöntemle yaklaşmak, bu ezici çoğunlukla olumlu deneyimlerden fakat aynı zamanda olumsuz yönlerinden de çok önemli dersler çıkarmak, insanlığın kurtuluşu için mücadelenin daha da güçlü bir temel üzerinde ilerlemesini ve bu kurtuluşu sağlamak için komünizm hedefine yönelik mücadelede daha da iyisini yapmak için bir temel sağlayan komünizmin yeni sentezi (halk arasında yeni komünizm olarak anılmaktadır) ile mümkün hale gelmiştir.

“Mümkün”ün Politikası Canavarlığın Politikasıdır

Son olarak, makalemin tetiklediği anlaşmazlıklardan biri olan aşağıdakilere yanıt vermek önemlidir:

“Gerçeği söylemek gerekirse, kahrolası Demokrat Parti’den nefret ediyorum ama benim pragmatik sosyal demokrat bakış açımla ciddi ulusal siyaset açısından ABD’de var olan tek kullanılabilir seçenekler. Ve kesinlikle benim tek örgütlenme odağım olmasa da, mevcut zemindeki seçim politikaları özellikle en savunmasız olanlar ve teoriler üzerine entelektüel tartışmalarla meşgul olmayanlar açısından kritik öneme sahip. Solda daha görkemli olan ve geniş kesimler arasında var olan iktidar yarışmalarından ve karmaşık koalisyon önerilerinden kopuk olan her şey, Yehova Şahitlerine duyduğum aynı kayıtsızlıkla tepki verdiğim ve doktrinsel bir dini inanç gibi.”

Bu ifadenin, daha adil bir toplum ve dünya arayan herkes tarafından birleştirilebilecek tek yanı, başlangıçta ifade edilen duygudur: “Doğrusunu söylemek gerekirse, kahrolası Demokrat Parti’den nefret ediyorum.”

Revcom.us’taki kapsamlı materyalde de fazlasıyla gösterildiği gibi, Demokrat Parti -ABD kapitalist emperyalistlerinin iki iktidar partisinden biri olarak- bugüne kadar tekrarlanan, kitlesel ve korkunç savaş suçlarının ve insanlığa karşı suçların bir aracıdır ve her zaman öyle olmuştur. Özellikle Demokrat Parti’den gerçekten nefret ettiğini beyan eden biri için -ve bu durumda, bunun yalnızca, onun birçok türden adaletsizliği yürürlüğe koyma ve uygulamadaki rolüyle ilgili olduğu varsayılabilir- bu durumda Demokrat Parti’nin bir şekilde sözde olumlu değişim için tek pratik araç olduğu konusunda ısrar etmek, Demokrat Parti’nin fiili rolünü ve defalarca suçlu olduğu korkunç suçları kasıtlı olarak görmezden gelmeyi gerektirir.

Daha da temel olarak, kişinin bakış açısını düşürmesi ve vizyonunu bu sistemin gerçekten korkunç şartları ile daraltması -tamamı “gerçekçi olmak” adına- siyasi faaliyetin bu sistemin sınırları içinde kalmasında ısrar etmesidir. Bu durum, “mümkün”ün siyasetinin aslında canavarlık siyaseti olduğu şeklindeki ifademin mükemmel bir örneğidir. Ayrıca, Demokrat Parti’yi olmadığı ve asla olmayacağı gibi yapmaya çalışırsanız, sonunda Demokrat Parti’nin gerçekte olduğu kişi olacaksınız şeklindeki “rehber” ifademdeki gerçeğin altı çizilmektedir. Ve söylenmelidir ki, özellikle Demokrat Parti’nin bu kapitalizm-emperyalizm sistemine başkanlık ederken işlediği suçlar hakkında en azından bazı gerçekleri bilen herkes açısından, daha sonra bir tür sözde anlamlı değişikliği gerçekleştirmek için Demokrat Parti ile birlikte ve onun aracılığıyla çalışmanın gerekli olduğu konusunda ısrar etmek demek bu sistemin gerçekten korkunç suçlarına ortak olmak demektir.

Sözde “sol” olarak adlandırılanların çoğuna yönelik aşağıdaki eleştirinin ruhuyla kesinlikle özdeşleşebilirim ve bu durum “uyanıklık fenomenine” de uygulanmalıdır:

“Bay Area’da 50 yılı aşkın bir süre yaşadım ve bunların iddialı “ilerici” saçmalıklarından nefret etmeye başladım. “Sol” yanlıları, çoğunlukla egemen sınıfın temel liberal kanadında bir tabana sahiptir. Ne kadar beceriksiz olursa olsun, organizasyonun ve belirli bir “liderlik” markasının devam etmesine yarıyorlar.”

Ancak bu tür sahte “sol” ve “uyanık” saçmalıklara verilecek yanıt, Lenin’in çok yerinde bir şekilde “burjuvazinin kanatları altına girme çabası” şeklinde tanımladığı şeye, özellikle de Demokrat Parti tarafından temsil edilen “liberal” kanadının altına girme çabasına düşmektedir.

Ve bu sistem içinde “gerçekte var olan iktidar mücadelelerinden kopuk” olan her şeyin bir şekilde alakasız olduğu beyanına gelirsek. Bu ifade, yalnızca “mümkün”ün politikasının canavarlık politikası olduğu gerçeğinin başka bir ifadesi değildir, aynı zamanda sözde “gerçekçi” politikaya yaklaşımın mutlak iflasının çarpıcı bir ifadesidir.

Unutmayın ki, bu kapitalizm-emperyalizm sisteminin ve emperyalist güçler arasındaki rekabetin, sadece halk kitlelerine büyük acılar yaşatmakla kalmayıp, kesinlikle ve giderek artan bir şekilde, bu kapitalizm-emperyalizm sisteminin uygulandığı bir durumda bu beyan yapılıyor. Çevrenin yıkımını hızlandığı ve Rusya emperyalistleri ile ABD/NATO bloğu emperyalistleri arasındaki artan savaş tehlikesi yoluyla insanlık için varoluşsal bir tehdit oluşturduğu bir durumda yapılıyor. Burada, nihai olarak ve temelde Demokrat Parti’ye (ve hizmet ettiği sisteme) dayanmayan herhangi bir siyasetin, Yehova Şahitleri kadar gerçeklikten kopuk olduğu şeklindeki küçümseyici iddiaya karşı olarak, gerçek şu ki, bu sistem içinde çalışmanın bir şekilde sadece bu ülkede değil, bu ülkenin dışındaki uçsuz bucaksız dünyada iyilik için bir güç, halk kitlelerinin çıkarları doğrultusunda hareket edecek bir güç haline gelmesine yol açabileceğini düşünmek son derece gerçekçi değildir ve gerçeklikten kesinlikle kopuktur. Buna, kendi kendini “demokrasinin şampiyonu” ilan eden ama aslında asalak emperyalist ABD tarafından acımasızca sömürülen ve yağmalanan Üçüncü Dünya’daki (Latin Amerika, Afrika, Asya ve Orta Doğu) milyarlarca insan dahildir.

Sonuçta, Biden başkanlığındaki Demokrat Parti’nin şu anki yaklaşımı nedir? Rakip Rus emperyalizmini sakat bırakmaya ezici bir vurgu yapmak ve “batı” emperyalist ittifakını savaş yoluyla güçlendirmek, en azından şimdilik, evet, Ukrayna halkını “piyonlara” ve “ateşe atılacak kişilere” indirgeyen bir “vekalet” savaşı olarak savaşmak. Bu durum korkunç sonuçlarıyla birlikte ABD/NATO ile Rusya arasında doğrudan bir savaşa tırmanma tehlikesini giderek artan bir şekilde ortaya koyuyor.

Ve son başkanlık seçimiyle ilgili olarak Trump/Cumhuriyetçiler tarafından yapılan darbe girişimine ilişkin kongre oturumlarına rağmen, Demokratlar -ve özellikle Biden ve Demokrat Parti liderliği- sadece başarısız olmakla kalmıyorlar, aynı zamanda Cumhuriyetçi Parti’nin tırmanan faşist hamlelerine ciddi şekilde karşı çıkmayı da reddediyorlar. Görünüşe göre Biden’ın bu faşizme karşı çıkmak ve “ülkedeki bölünmeleri aşmak” için “stratejisi” (eğer varsa), Ukrayna’daki savaşla insanları emperyalist hedeflerinin arkasında toplamaktır. Ne yazık ki, en azından şimdiye kadar çok fazla başarıya sahip olmuştur. Ve faşist Cumhuriyetçi Parti’nin politikacıları çoğunlukla Ukrayna’daki savaşta ABD’nin emperyalist amaçlarını desteklemekten son derece mutluyken, buna hiçbir şekilde saldırgan faşist saldırılarının azalması eşlik etmemiştir. Bu durum tam tersine, birçok boyutta tekrar tekrar yoğunlaştırılıyor ve hızlandırılıyor.

Ukrayna’daki savaş hakkında analiz ettiğim şeylerle bu anlaşmazlıkları dile getiren eski SDS üyeleri gibi insanlar, eğer çok gerçek ve sürekli yoğunlaşan bir faşizm tehdidine karşı savaşmak istiyorlarsa, bu durumda kendi ülkelerinden başka bir yere bakmalarına gerek yok. Ve eğer gerçekten daha adil bir toplum ve dünya yaratmak istiyorlarsa, bu durumda mevcut kapitalizm-emperyalizm sisteminin temel doğasına ve korkunç şimdiki zamandan daha derine inmeleri gerekiyor. “Kendi” emperyalist egemen sınıflarına karşı özel bir vurgu yaparak, tüm emperyalizme karşı, evet çok zor ama acilen gerekli ve mümkün olan devrimci mücadelenin bir parçası olmaları, sonunda tüm insanlığı bu sistemden kurtarmak ve çok daha iyi bir şeyi meydana getirmek temel amacı ile hareket etmeleri gerekiyor: Tüm sömürü ve baskılardan, tüm savaşlardan ve insanlar arasındaki diğer düşmanca çatışmalardan arınmış, nihai bir komünist dünya hedefini hedefleyen sosyalist bir sistem için çalışmaları gerekiyor.

Bu bağlamda, söz konusu makalemin teşvik ettiği argümanlardan birinde yer alan aşağıdaki sözlere kesinlikle katılmıyorum:

“Başkan Bob ve ben o sırada lisedeydik ve ikimizin de [Martin Luther] King’inkinden daha tutarlı veya kullanışlı bir siyasi strateji geliştirmediğimizi söylemeye cüret ediyorum. Demokratların olmaya meyilli olduğu düzen ile ilişkilendirmek nahoş bir şey, bunu kabul etmemde bir sorun görmüyorum.”

Şunu açıkça belirtmeme izin verin ki, eğer bir kişi bugün olduğu gibi (ve bugün tehdit olarak kendini gösterdiği gibi) dünyadaki derin adaletsizlikleri ve gerçek tehlikeleri gerçekten ele alacak bir değişim getirme konusunda ciddiyse, yüzleşmesi gereken büyük, gerçekten de göz korkutucu zorlukları olacağının kesinlikle farkındayım. Ve içtenlikle daha adil bir dünya yaratmaya çalışan herkesin, bunu gerçekleştirmek için bu radikal değişime kesinlikle ve umutsuzca ihtiyaç duyanların direnişi de dahil olmak üzere çalışırken karşılaşacağı aşılmaz görünen engeller karşısında düşünmeden edemeyecekleri hayal kırıklıkları olacağını kesinlikle paylaşıyorum. İşte tam da bu sebeplerden dolayı kendimi işlemeye devam ettim ve çok gerçek sorunlarla yüzleşebilecek ve acilen ihtiyaç duyulanlara karşı mevzilenen son derece kuvvetli güçlerin gerçekten üstesinden gelebilecek özgürleştirici ve radikal bir değişim getirecek bir yaklaşımı tam olarak geliştirmeye ve uygulamaya devam etmek için toplu bir çabaya öncülük ettim.

Ve gerçek şu ki, bu süreç boyunca ve on yıllarca süren kararlı çalışmanın bir sonucu olarak (tam anlamıyla liseye kadar geriye gitmese de!), (Martin Luther King’in o zamanki başkan Lyndon Johnson ile ilgili yaptığı gibi) bu sistemin vahşetlerinden bazılarını en fazla geçici olarak hafifletebilecek ama asla sona erdiremeyecek ve temellerini kökünden sökemeyecek yönetici sınıf politikacılarına başvurmak ve onlardan reformist tavizler almak için değil, fakat bunun yerine, tüm bunları ortadan kaldırmak için gerçekten gerekli olan -evet, bu sistemin güçlü yönetici sınıfına karşı- aynı zamanda, komünist bir dünyaya giden yolda, kökten yeni, özgürleştirici bir sosyalist sistem için bir çerçeve ve somut yönergelerle stratejik bir yönelim ve yaklaşım geliştirdim: Gerçek bir devrimin nasıl yapılacağına dair bir strateji geliştirdim.

Bu stratejiden, en son ve kapsamlı olarak “Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey” (6) başlıklı bir dizi konuşma ve yazımda bahsediliyor. (Bu eser, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden önce yazılmıştır, ancak bu güçlü ülkede fiilen devrim yapmak açısından temel analiz ve stratejik yönü içermektedir; ayrıca bahsettiği temel ilke ve yöntemler, bundan sonra Rus işgali ve onunla bağlantılı olarak gelişen olaylarla kesinlikle mevcut duruma uygulanabilir) Bununla birlikte, kökten yeni ve özgürleştirici bir toplum için kapsamlı bir vizyon ve somut bir plan, kaleme almış olduğum “Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa” (7) içinde yer almaktadır.

Tüm gerçek ve derin zorluklarla birlikte, bu kapitalizm-emperyalizm sisteminin gerçekleri ve dinamikleri içinde hapsolduğu ve zincirlendiği müddetçe insanlığın kaderi olacak gerçekten korkunç şimdiki zamana ve potansiyel olarak feci geleceğe yönelik tek “gerçekçi” alternatifi temsil eden bu devrimci yaklaşımdır. Devleti ve insanlığın kaderini gerçekten önemseyen herkesin ciddi şekilde meşgul olması gereken, bu gerçekten özgürleştirici devrimci “alternatif”tir. Ve temelden farklı ve çok daha iyi bir şeyi meydana getirmenin tek gerçek ve “gerçekçi” olasılığını temsil ettiğini kabul edebilen herkes tarafından aktif olarak ele alınması gerekir.


Dipnotlar:

1)Ukrayna: İkinci Dünya Savaşı’nın Tekrarı Değil, 3.Dünya Savaşı Gerçek Bir Tehlikedir | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

2)“Yasal Gangsterler” – Nükleer Silahlı Gangsterler | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

3)3. Dünya Savaşı ve Tehlikeli Aptallık | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

4)Emperyalist Asalaklık ve “Demokrasi”: Neden Pek Çok Liberal ve İlerici “Kendi” Emperyalistlerinin Utanmaz Destekçileri? | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

5)Ukrayna: İkinci Dünya Savaşı’nın Tekrarı Değil, 3.Dünya Savaşı Gerçek Bir Tehlikedir | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

6)Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey: Derin Kriz, Derinleşen Bölünmeler, Yaklaşan İç Savaş Olasılığı – Ve Acilen İhtiyaç Duyulan Devrim | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

7)Kuzey Amerika’da Yeni Sosyalist Cumhuriyet İçin Anayasa (Tasarı Önerisi) | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

Kaynak için bkz: THE WAR IN UKRAINE AND THE INTERESTS OF HUMANITY: A SCIENTIFIC REVOLUTIONARY APPROACH VS. HARMFUL CONFUSION AND CHAUVINIST DELUSION Bob Avakian Responds To People Who Should Know Better (and Maybe Once Did) | revcom.us




Ukrayna: İkinci Dünya Savaşı’nın Tekrarı Değil, 3.Dünya Savaşı Gerçek Bir Tehlikedir

Editör Notu: Bob Avakian’ın aşağıdaki makalesi 22 Nisan 2022 tarihinde yayınlanmıştır. Bu önemli makalenin çevirisini takipçilerimizin dikkatine sunarız.

Kaynak için bkz: UKRAINE: WORLD WAR 3  IS THE REAL DANGER,  NOT A REPEAT OF WORLD WAR 2 | revcom.us


Revcom.us’ta 1 Mayıs’ta Los Angeles ve New York’ta gerçekleştirilecek yürüyüş ve mitinglere yönelik yapılan çağrılarla birlik halinde ve meselenin öneminin daha fazla açıklanmasına yönelik şu önemli sloganlar yer alıyor:

ABD/NATO İLE RUSYA ARASINDAKİ SAVAŞA HAYIR! 3. DÜNYA SAVAŞINA HAYIR!
SÖKÜLMESİ GEREKEN İNSANLIK DEĞİL, BU SİSTEMDİR!

ONLARIN GELECEĞİNİ KABUL ETMİYORUZ—
GERÇEK BİR DEVRİM İÇİN ÖRGÜTLENME ZAMANIDIR!

Savaşlardaki ilk kayıpların hakikatler olduğuna dair eski bir söz vardır. Bu durum Ukrayna’daki savaşla birlikte dikkat çekici bir şekilde kanıtlanmıştır. İki taraf da -yalnızca Ruslar değil, aynı zamanda ABD ve Ukrayna hükümetleri ve onun “müttefikleri” de dahil- bu savaşın neyle ilgili olduğuna dair amansız çarpıtmalara kalkışıyorlar. Bu emperyalist ülkedeki insanlar açısından “kendi” yöneticilerimiz (ve onlarla müttefik olanlar) tarafından ortaya atılanların farkında olmak, bunları eleştirel bir şekilde incelemek ve bunların söylediklerini gerçeklik karşısında tartmak özellikle önemlidir.

Gerçek şu ki, ABD “anaakım” medyasında Ukrayna’daki savaşla ilgili “haber” olarak aktarılan şeyler, aslında “bizim” emperyalist yöneticilerimizin kaba çarpıtmalarla dolu kitlesel propaganda saldırılarıdır. Diğer makalelerde bu propaganda saldırısının parçası olan birçok çarpıtma ve yalanı incelemiştim. (1) Burada, bu durumun belirli ve özellikle de tehlikeli bir boyutundan bahsedeceğim: Rus hükümdarı Putin’in Hitler gibi olduğu ve “eğer onu şimdi Ukrayna’da durdurmazsak, çok yakında NATO ülkeleri de dahil diğer ülkeleri işgal edeceği” (Hitler’in 2. Dünya Savaşı’na yol açan birbiri ardına ülkeyi işgal etmesine benzer şekilde) fikrinden bahsedeceğim. Bu nosyona genellikle Putin’in mantıksız biri olduğu ve çılgın hırslarının peşinde her türlü çılgınlığı yapabileceği iddiası eşlik ediyor.

İlgili ve çok tehlikeli bir argüman şudur: “3. Dünya Savaşı korkusunun bizleri Putin’i Ukrayna’da yenmek için gerekli olanı yapmaktan alıkoymasına izin veremeyiz, ya saldırganlığına bir son vereceğiz ya da her saldırgan hamle yaptığında veya saldırgan bir tehditte bulunduğunda ona boyun eğmek durumunda kalacağız.”

Eğer bu durum o kadar da ciddi olmasaydı, ortaya atılan bu argümanlara yanıt olarak 1960’larda popüler hale gelen bir esprinin can alıcı cümlesini tekrarlamak ilgi çekici olabilirdi: “Biz emperyalistler derken ne demek istiyorsun?”

Esprinin orijinalinde, The Lone Ranger (Maskeli Süvari) ve “yerli yardımcısı” Tonto, düşman yerlilere karşı savaştıkları bir esnada Maskeli Süvari şöyle der:

“Etrafımız sarılmış gibi görünüyor Tonto!”

Tonto’nun yanıtı şöyledir: “Biz derken ne demek istiyorsun beyaz adam?!”

Açıkçası Ukrayna’daki savaşla birlikte bugünkü durum bir şaka değildir; fakat mesele şu ki, bu savaşa dahil olan her iki taraftaki emperyalistlerin çıkarları halk kitlelerinin çıkarına değildir ve aslında buna temelden karşıttır. Ayrıca riskler ve potansiyel sonuçlar çok derin olduğu ve riskler çok tehlikeli olduğu için -insanlığın geleceğini ve insanlığın bir geleceği olup olmayacağını kapsamaktadır- olan bitenin gerçekliğini gün ışığına çıkarmak için bazı şeylere derinlemesine ve belirli bir uzunlukta girmek gerekiyor. Bu çatışmada farklı çatışan güçlerin amaçları nelerdir ve tüm bunların karşısında insanlığın çıkarları nerededir?

Çarpıtmalar ve Çok Gerçek Tehlikeler

Bu yazının devamında Putin/Rus emperyalistlerinin asıl amaçlarından bahsedeceğim. Ancak bundan önce, “bizim” emperyalistlerimizin (ve onların NATO “müttefiklerinin”) neler yaptığını incelemek önemlidir. ABD emperyalistlerinin iddia ve eylemlerinin değerlendirilmesinde çok önemli temel bir yönelim noktası olarak, şu temel gerçeğin farkında olmak ve açıkça akılda tutmak gerekir:

“ABD, açık ara diğer ülkelerdeki işgaller, darbeler ve diğer şiddet içeren müdahalelerin rekorunu elinde tutmaktadır. Örneğin Yemen’de bugüne kadar yaşanan vahşetlerin sorumlusu olmaya devam etmiştir ve bu Rusya’nın Ukrayna’da yaptıklarından çok daha kötüdür. (Revcom.us’ta ABD emperyalizminin suçlarının kapsamlı bir teşhiri ve analizi yer almaktadır.)” (2)

Resmin önemli bir parçası olarak bununla birlikte, Putin’in Hitler’e nasıl benzediği konusundaki (yukarıda belirtilen) tartışmalara ve “3. Dünya Savaşı korkusunun, onu şimdi durdurmak için yapılması gerekenleri yapmaktan bizi alıkoymasına izin veremeyiz” düşüncesine geri dönelim. Bu argümanları gerçekliğe karşı tartalım. Durumun önemli bir yönü, bugün dünyada ABD’nin başını çektiği güçlü ve saldırgan bir askeri ittifak olan NATO’nun varlığıdır. Ve belirleyici önemi şudur: Hem ABD hem de Rusya binlerce nükleer silaha sahiptir. Tek başına bu faktörler, bugünkü durumun 2. Dünya Savaşı’na yol açan durumdan çok farklı olduğu anlamına gelir.

Gerçek şu ki, Putin’in NATO üyesi ülkelere saldırmak niyetinde olduğu iddiasını destekleyecek hiçbir kanıt yoktur; bu durum güçlü ve nükleer silahlı ordusuyla ABD’nin müdahalesini derhal “tetikleyecektir”. (Bu önemli nokta makalenin ilerleyen kısımlarında bahsedeceğim bir şeydir.)

Hem Rusya hem de ABD/NATO, nükleer silahlı rakipleriyle doğrudan askeri çatışmaya girmeden hedeflerine ulaşmaya çalışmaktadır. Rusya’nın kolay veya hızlı bir şekilde yenilmeyeceği düşünüldüğünde, ABD emperyalistleri, Ukrayna’daki savaşın Rusya’yı zayıflatacak ve NATO’yu ve genel olarak “batı” emperyalizmini güçlendirecek şekilde bir süre “sürdürülmesini” aslında kendi çıkarlarına görüyorlar. ABD/NATO’nun Ukrayna’ya devasa silah tedariki, şimdiye kadar bu savaşı uzatma hedefine hizmet etmiştir ve Rusya’nın ilk hedeflerinin boşa çıkmasına önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Elbette savaşı uzatmak Ukrayna halkının acılarının devam etmesine ve artmasına neden oluyor. Ancak bu acıları propaganda saldırılarında kullanmalarına rağmen sivil kayıpların dikkate alınması durumu emperyalistlerin alaycı hesaplarında birincil faktör değildir. Bu durum ABD’nin bugüne kadar tüm dünyadaki savaşlardan sorumlu olduğu büyük katliamda da görülebilir. 1990’larda Bill Clinton yönetiminde Dışişleri Bakanı olan Madeleine Albright tarafından da açıkça ifade edilmiştir. Kendisi ABD’nin Irak’a yönelik yaptırımlar yoluyla 500.000’i çocuk olmak üzere bir milyondan fazla insanın öldürülmesinin ABD emperyalist çıkarlarının peşinde “buna değer” olduğunu açıkça belirtmiştir.

Ancak tekrar tekrar gösterildiği gibi, niyetler her ne olursa olsun, olaylar -özellikle savaşın kendi dinamikleri bir kez işledikten sonra- “niyetleri aşabilir” ve başlangıçta hiçbir tarafın istemediği veya beklemediği koşullara ve sonuçlara yol açabilir. Mevcut durumda, Ukrayna’daki savaşla birlikte böyle bir dinamiğin “devralması” ve gerçekten korkunç sonuçlara yol açabilecek oldukça gerçek bir tehlike bulunmaktadır. ABD/NATO ile Rusya arasında, bir bütün olarak insan medeniyeti için oldukça gerçek bir tehdit oluşturabilecek, nükleer silahların kullanılmasıyla gerçek bir savaş olasılığıdır bu.

Bu bağlamda, bu ülkedeki medyanın, Rusya’nın Ukrayna’da işlediği korkunç savaş suçları suçlamalarını, bu suçlamalara destek vermek ve “canlı tutmak” amacıyla bireysel acıların çarpıcı resimlerini ve unsurlarını durmaksızın tekrarladığının kesinlikle farkında olmak önemlidir. Bu medya açıkça bu suçlamalarla ilgili herhangi bir gerçek soruşturmayla -yani bunların doğru olup olmadığıyla veya ne dereceye kadar doğru olduğuyla ya da diğer yandan bir miktar çarpıtma içerip içermediğiyle- ilgilenmemektedir. Bu suçlamalar basitçe gerçekmiş gibi ve Rusya’yı savaş suçlarıyla suçlamanın temeli olarak sunulmaktadır. Şimdi şu var, bu suçlamaların en azından birçoğunun doğru çıkması aslında şaşırtıcı olmaz. Ancak bu ülkedeki medyanın siciline bakıldığında, ABD askeri saldırganlığını haklı çıkarmak için -örneğin Irak’ta ve ondan önce Vietnam’da- tekrar tekrar yalanlar yayınlanmıştır. Bu medyanın Ukrayna’daki savaş hakkında söylediği her şeyi “gerçek gibi kabul etmeyi” reddetmek son derece önemlidir.

Bu aynı medya, özellikle Putin ve Rusya’yı Ukrayna’da bir tür “benzeri görülmemiş” savaş suçlarından kaynaklı suçlu olarak tasvir ederken, ABD’nin Irak ve Afganistan’daki savaşlarının neden olduğu büyük yıkımın yanı sıra, ABD’nin ağır sorumluluk taşıdığı son yıllardaki işgaller, darbeler ve diğer ülkelerdeki diğer şiddet içeren müdahalelerle dolu tarihle birlikte Yemen’deki çok daha kötü yıkım ve acıları yayınlamayı ve canlı tutmayı reddetmektedir.

(Ukrayna’daki halkın gerçek acılarını öğrenen insanların onlara sempati duyması ve bu acıyı hafifletmeye yardımcı olabilecek bir şeyler yapmak istemesi anlaşılabilir olsa da, bu insanlar sempatilerinin acımasız bir şekilde manipüle edildiğini ve ABD’deki insanları kendi hükümetlerinin Ukrayna’daki savaşta emperyalist hedeflerini desteklemesini amaçlayan kitlesel propaganda saldırısına entegre edildiğinin farkında olmalıdır. Aynı zamanda bu ülkedeki insanlar için, çok sayıda çocuk da dahil olmak üzere Yemen’deki insanların daha da büyük acılarından haberdar etmek için bu tür bir kampanya yürütülmediği ortadadır. Bu ülkedeki egemen  kurumların Yemen’de çok büyük acı çekenlere insani yardım kampanyasını teşvik etmek için benzer bir çabası yoktur. Bu durum ABD emperyalizminin Yemen’de derinden karıştığı korkunç suçlara şüphesiz ışık tutacak bir şeydir.)

Özellikle tehlikeli olan şey, bu ABD propaganda saldırısının ABD’nin Ukrayna’daki savaşa doğrudan katılımı için (Rusya tarafından işlenen “vahşetleri” durdurmak) ve ABD hükümeti ve onun “başkomutanının” gerçekleştirdiği sözde “benzeri görülmemiş” savaş suçlarını işlemesinden dolayı “ödüllendirilmesinin” önüne geçmek için bu kadar fazla “kamu duyarlılığının” oluşturulduğu bir durum yaratmadaki etkisidir. Biden “kendi propaganda saldırılarının kurbanı” oldu ve başlangıçtaki niyetlerine ve bunu yapmayacaklarına dair defalarca açıklamalarına rağmen Ukrayna’ya doğrudan askeri müdahalede bulunmak zorunda kaldılar.

Halihazırda bu türden ters bir “mantık”, Demokrat Senatör Chris Coons gibi ABD emperyalizminin bazı etkili temsilcilerini, ABD’nin ABD’ye karşı Ukrayna’yı Rusya’ya karşı silahlandırmaktan, doğrudan savaşa katılmaya geçmelerini gerektirecek bir savaş zamanının gelebileceğini iddia etmeye yöneltiyor.

Bununla birlikte, burada başlangıçta bahsettiğim argüman türleri var. Putin’i Hitler’le karşılaştıran ve  3. Dünya Savaşı tehdidinin “bizi” Putin’i yenmek için yapılması gerekeni yapmaktan alıkoyamayacağında ısrar eden argümanlar. Bu tür argümanlar, ABD/NATO’nun Ukrayna’daki savaşa doğrudan müdahale etme, Rusya ile korkunç sonuçlara yol açabilecek ve hatta insan uygarlığını ortadan kaldırabilecek nükleer savaşı tırmandırabilecek bir çatışmaya yol açma olasılığını da artırıyor.

Bu durum, “bizim” emperyalistlerimizin ve onların medyasının, Rus saldırganlığını yalnızca “Putin gibi otokratik bir delinin” işleyebileceği bir tür aşırı savaş suçu olarak son derece çarpık ve tek taraflı sunumuyla amansız bir propaganda saldırısına kapılmamasının insanlar için neden hayati önem taşıdığını daha da vurgulamaktadır.  Gerçek şu ki, ABD tarihi boyunca ve bugüne kadar çok daha kötü savaş suçlarından ötürü suçludur.

(Ayrıca ABD’nin nükleer silahları fiilen kullanan tek ülke olduğunu hatırlamakta fayda var. 2. Dünya Savaşı’nın sonunda Japon şehirleri Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombaları anında yüz binlerce sivili yakmış ve bu atom bombası saldırılarından kurtulan birçok kişiye korkunç acılar yaşatmıştır.)

Bu durum ABD’nin Ukrayna’ya doğrudan askeri müdahalesinin -ya da buna “zemin hazırlamaya” hizmet edecek girişimlerinin- kesinlikle reddedilmesi çağrılarını ve bu yönde argümanları daha açık ve acil hale getiriyor. ABD’nin Ukrayna’ya doğrudan askeri müdahalesi kesinlikle reddedilmelidir ve (Senatör Coons gibi) bu tür argümanları öne süren insanların insanlığın olası yıkımına son derece tehlikeli “katkılarıyla” böylesi savaş tacirleri keskin bir şekilde teşhir edilmeli ve etraflı bir şekilde kınanmalıdır.

Bob Avakian’ın burada referans verdiği diğer makaleler şunlardır:

*Utanmaz Amerikan Şovenizmi: ABD Emperyalizmini “Otoriteryanizm Karşıtlığı” Maskesiyle Desteklemek | Yeni Komünizm # (yenikomunizm.com)

*Sean Penn’in Çılgın Deliliği ve Nükleer Savaş Tehlikesi | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

*“Yasal Gangsterler” – Nükleer Silahlı Gangsterler | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

*Emperyalist Asalaklık ve “Demokrasi”: Neden Pek Çok Liberal ve İlerici “Kendi” Emperyalistlerinin Utanmaz Destekçileri? | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

Ukrayna’daki Savaşın Doğru ve Bilimsel Analizi

Bütün bunlar aynı zamanda Ukrayna’daki savaşta gerçekte neler olup bittiğine dair doğru ve bilimsel bir anlayışa sahip olmanın neden bu kadar önemli olduğunu ortaya koymalıdır. Önceki bir makalede, Ukrayna’daki mevcut savaşa katkıda bulunan önemli unsurlardan ve özellikle bu ülkenin emperyalist yöneticilerinin eylemlerinden bahsetmiştim:

Ukrayna’da bu savaşa yol açan olaylarda ABD’nin rolüne bakalım. Hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler yönetimindeki ABD hükümeti, 1990’ların başında Sovyetler Birliği ve onun askeri bloğu olan Varşova Paktı’nın sona ermesinden sonra ne yaptı?

1990’lardan başlayarak, Sovyetler Birliği’nden geride kalanın zayıflamış bir Rusya olduğunu kabul eden ABD emperyalistleri, gerçekte oldukları şekliyle gangsterlik yaparak imparatorluklarını daha da genişletme fırsatını yakaladılar. Saldırgan askeri ittifaklarını (NATO) önceki Varşova Paktı ülkelerine yaymayacaklarına dair “sözlerinden” geri döndüler. Bu vaadi göz ardı eden ABD emperyalistleri, NATO’ya Rusya’ya yakın ve bazı durumlarda gerçekten sınır komşusu olan ülkeleri dahil etmek için harekete geçtiler. Tüm bunların bir parçası olarak ABD, son yıllarda Ukrayna’ya defalarca müdahale etti ve orada Rusya’ya daha dost olan hükümetleri devirmek ve onların yerine 2014’te olduğu gibi “batı” emperyalizmine meyilli hükümetler yerleştirmek için komplolar yürüttü.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etme kararında önemli bir rol oynayan tüm bunlardaki kilit unsur, Ukrayna hükümetinin NATO’ya katılmak istemesi şeklindeki ABD yanlısı açıklamaydı. Ukrayna, Rusya sınırındaki büyük bir ülkedir. Revcom.us’taki makalelerin belirttiği gibi: Eğer Meksika hükümeti Rusya’nın başını çektiği bir askeri ittifaka katılma niyetini açıklasaydı, bunun ne anlama geleceğini ve ABD yöneticilerinin ne yapacağını bir düşünün! (3)

Bu makalede ayrıca şunu da vurgulamıştım:

Bunların hiçbiri Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini “haklı kılmaz”. Ancak bunu daha geniş bir bağlamına ve gerçekler ışığına koyar. ABD emperyalistlerinin bu savaştaki gerçek niyetlerinin ne olduğuna ışık tutar. ABD’nin buradaki asıl hedefi ve amacı, daha zayıf bir ülkenin kendisini daha güçlü bir saldırgana karşı savunmasına yardımcı olmak değil; ABD emperyalizminin egemenliğini güçlendirmek için emperyalist bir rakip olan Rusya’yı (ve muhtemelen bu noktada Rusya ile bir tür işbirliği ilişkisi içinde olan Çin’i de zayıflatmak) ve özellikle de ABD ve diğer NATO ülkeleri arasındaki bölünmeleri artıran Trump’ın eylemleriyle NATO’nun zayıflamasının ardından NATO’yu yeniden güçlendirmektir.

ABD şimdi Rusya ile “vekalet savaşı” yürütüyor. Rusya’ya karşı ekonomik savaş (“yaptırımlar yoluyla”) yürütürken aynı zamanda Ukrayna’yı kitlesel olarak silahlandırıyor. (4)

Bu çatışmanın her iki tarafındaki emperyalistlerin ne anlama geldiğinin özüne değinmek gerekirse:

Diğer bir nokta -özellikle ABD emperyalizmi ve medyasının amansız propaganda saldırısındaki yalanlar ve çarpıtmalar göz önüne alındığında- bir yanda ABD/NATO ile diğer yanda Rusya arasındaki çatışmanın “demokrasi ve otokrasi arasındaki” bir çatışma olmadığı, bunun rakip emperyalistler arasındaki bir çatışma olduğu gerçeğidir. (Daha önce de belirttiğim gibi, NATO üyesi olan Türkiye’nin kendisi “otokratik” bir hükümet tarafından yönetilmektedir, ve benzer durum kendisi aynı zamanda bir NATO üyesi olan Polonya için de geçerlidir.) (5)

Putin/Rus Emperyalizminin Gerçek Amaçları

Putin’in amaçları meselesine giriş ve temel bir yönelim – yöntem noktası olarak, Putin’in “ruh halinin” ne olduğu konusunda bir bilgi sahibi olduğumu iddia etmediğimi açıkça belirtmem önemlidir; muhtemelen bu durum ABD medyasında bu tür bilgilere sahip olduğunu iddia eden “analistler” için de geçerlidir. Ancak Putin’in/Rus emperyalistlerinin Ukrayna’daki bu savaştaki temel amaçlarından bazılarının aslında ne olduğunu tespit etmek mümkündür.

Burada anlatılanlar ışığında, bir bölümün -ve acil hedefin- Putin’in/Rus emperyalistlerinin Ukrayna’daki bu savaşta peşine düştüğü şey Rusya’nın etrafındaki (özellikle de Ukrayna’nın NATO’ya dahil edilmesi yoluyla) NATO genişlemesini ve NATO’nun Rusya’yı (özellikle büyük nüfus ve hükümet merkezlerini içeren Rusya’nın batı kısmını) “kuşatmasına” karşı koymayı durdurmaktır.

Rusya ayrıca bu savaştaki amacının Putin’in Rusya için bir tehdit olduğunda ısrar ettiği Ukrayna’daki militarizasyona ve “Nazileştirmeye” son vermek olduğunu iddia etmektedir. NAZİ unsurlarının Ukrayna ve hükümetinde bulundukları iddiaları, ABD’deki ve Ukraynalı yetkililer de dahil olmak üzere diğer ülkelerdeki politikacılar ve medya tarafından defalarca alay konusu olmuştur. Bu iddianın sözde “çürütülmesi” olarak, Ukrayna hükümetinin başkanı Volodymyr Zelensky’nin kendisinin aslında bir Yahudi olduğu gerçeğine atıfta bulunuyorlar. Sanki bu durum bir şekilde Nazilerin Ukrayna’daki nüfuzu hakkındaki suçlamayı “otomatik olarak çürütüyor”. (6)

Ancak gerçekler gerçeklerdir; ve gerçek şu ki, NAZİ güçleri Ukrayna’daki son olayların şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır ve bazıları hükümet kurumlarına ve özellikle de orduya entegre edilmiş durumdadır. Bununla birlikte, Rusların temel amacı Ukrayna’yı “Nazilerden arındırmak” ya da özellikle doğu Ukrayna’daki Rus yanlısı halkı korumak değildir; bir kez daha NATO’nun Rusya’yı “kuşatmasına” karşı koymaktır. Ve bunun da ötesinde, ABD emperyalizminin egemen konumuna karşıt olarak daha geniş olarak dünyadaki Rus emperyalist çıkarlarının peşinden koşmaktır.

Raymond Lotta’nın yakın tarihli bir konuşmasında belirttiği gibi:

Ruslar, özellikle 2014’ten itibaren Ukrayna’nın Rusça konuşan kesimlerini Rusya’dan ayrılmak ve Rusya ile müttefik olmaları veya birleşmeleri için desteklediler. 2016-17’de ABD liderliğindeki NATO, Polonya’ya ve Rusya’yı sınırlayan (ve Rusya’nın en büyük ikinci şehri olan St. Petersburg’a çok yakın olan) Estonya, Litvanya ve Letonya gibi diğer Baltık ülkelerine gelişmiş silahlara sahip savaş grupları yerleştirdi. Bu arada Ukrayna, ABD’ye yaklaştı ve ABD’nin hakim olduğu NATO askeri ittifakına katılma kararlılığını ilan etti. Bunlar, Rusya’nın Şubat ayı sonlarında Ukrayna’yı işgalinin arka planıdır.

Rus işgali, Putin’in iddia ettiği gibi Ukrayna’nın Nazilerden arındırılmasıyla ilgili değildir. Bu işgal, Rusya’nın ABD ile rekabetini desteklemek için tasarlanmıştır: Yani daha fazla nüfuza sahip olmak ve Avrupa, Orta Asya ve Orta Doğu’ya odaklanan rakip bir Rus güç kutbu yaratmak. ABD ise Rusya’yı zayıflatmak ve Rusya’nın emperyalist gücünü daha da pekiştirmesini ve ABD’nin hakim olduğu ve asıl fayda sağlayan bir güç olarak mevcut dünya düzenine karşı çok daha büyük emperyalist meydan okumaları engellemek için Ukrayna’yı silahlandırmaktadır. (7)

Bu tür motivasyonlar ve hedefler -kapitalist-emperyalist sistemin temel doğası üzerinde temellenir ve rekabet halindeki emperyalist devletlerin liderlerinin zorunluluklarına dayanır- yani Ukrayna’da savaşı yönlendiren ve bu kadar ciddi tehlikeler oluşturan kişilere, örneğin Putin’in (ya da öte yandan Biden ve temsil ettiği ABD emperyalistlerinin) irrasyonel ve basitçe “güç delisi hırslarına” dayanmaz.

Bu bağlamda Putin’in son birkaç on yılda ne yaptığını ve ne yapmadığını belirtmekte fayda var. Putin, Gürcistan’a (Rusya sınırındadır), ardından Kırım’a (Ukrayna’nın bir parçası olan ancak 2014’te Rus kuvvetleri tarafından işgal edilmiş ve fiilen Rusya’ya “ilhak edilmiştir”) askeri saldırılarla; ayrıca (ABD ve Rusya’nın karşı tarafları desteklediği) Suriye’deki gibi çatışmalarda ve şimdi bir bütün olarak Ukrayna’nın işgali ile, NATO ile doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınırken hedeflerine ulaşmaya yönelik şekillerde hareket etmiştir. Ve Putin’in diğer nedenlerle birlikte Ukrayna’ya karşı hareket ettiği -çünkü Ukrayna NATO’nun bir parçası değildir- bunu NATO’nun bir parçası olmadan önce ve NATO’nun bir parçası olmasını önlemek amacıyla yaptığı söylenebilir.

Putin, eğer Ukrayna’nın NATO’nun bir parçası olmasını bekleseydi (ki yine Ukrayna bunu yapma arzusunu ve niyetini ilan etmişti), bu durumda Ukrayna’ya yönelik bir saldırı tamamen başka bir çatışma düzeni oluşturacaktı. Örneğin ABD/NATO’nun bu şekilde saldırıya uğrayan bir NATO ülkesinin askeri olarak “savunmasını” “yasal olacağı” bir durum olacaktı. Bu durumda ABD/NATO’nun Rusya’ya doğrudan karşı çıkmaması ve Rusya’ya askeri olarak müdahale etmemesi, emperyalist gangster mantığının hesaplarına göre, Putin/Rusya’nın “nükleer şantajına boyun eğmek” olacaktır, ki bunların hepsi de ABD ve NATO emperyalistlerinin izin veremeyeceği şeylerdir. Yine burada etkin ve önemli olan bir nokta Ukrayna’nın NATO’nun bir parçası olmadığıdır. Bu nedenle Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması (otomatik veya zorunlu olarak) ABD/NATO ile doğrudan bir askeri çatışmayı “tetiklemez”.

Bu durum, bazı ABD emperyalist çevrelerinden gelen Ukrayna’ya askeri olarak doğrudan müdahale etmemenin Putin’in çatışmanın “şartlarını belirlemesine” izin verdiği iddiası veya şikayetiyle önemli ölçüde bağlantılıdır. Bu konu CNN’in “ulusal güvenlik muhabiri” Jim Sciutto tarafından, Ukrayna’da doğum hastanesini tahrip ettiği anlaşılan bir uçağı neden ABD’nin düşürmediğini ilk kez sorduğu bir basın toplantısında açıkça dile getirilmiştir. Ardından bunun 3. Dünya Savaşı’nı başlatabileceği söylenince Sciutto ısrar etmiştir: “Fakat bu durum Putin’in şartları belirlemesine izin vermiyor mu?”

Sorunun cevabı, Rusya’nın bu savaşın “şartlarını ABD/NATO’dan daha fazla belirlemesinin” muhtemel olduğudur, çünkü Rusya doğrudan Ukrayna ile savaştadır. ABD (en azından şimdiye kadar) bu çatışmaya doğrudan askeri olarak dahil olmadığı ve olmayacağı konusunda ısrar ederken, ancak bunun yerine Ukrayna’ya büyük miktarda silah sağlayarak ve Rusya’ya karşı yaptırımlar yoluyla ekonomik savaş yürüterek (ve başka şekillerde destek sağlayarak) yer alacaktır.

Ancak (Sciutto ve diğerleri tarafından) bu argümanda gerçekte içerilen şey çok daha sinsi ve tehlikelidir. ABD’nin (ve NATO’nun) doğrudan askeri olarak müdahil olması gerektiği bir argümandır. Özellikle -görünüşe göre ABD’nin yenilmez askeri gücüne dair kana susamış bir hisle sarhoşça ve görünüşe göre Afganistan ve Irak’taki “hayal kırıklıklarından” sonra bu sözde yenilmez gücü bir kez daha gösterme isteğiyle- bu argüman çizgisi (doğrudan ABD/NATO askeri müdahalesi için), Rus ordusunu Ukrayna’yı işgallerinde zayıf gibi gösteren unsurlarca teşvik edilmekte ve “desteklenmektedir”. (En azından şimdiye kadarki durum, yani bunu yazdığım sırada neticesi halen belirsiz olan Ukrayna’nın doğusundaki büyük taarruzdan öncesi durum böyledir.)

Yapmamız Gerekenler – İnsanlığın Çıkarları Nelerdir?

Bütün bunlardan, ilgili tüm farklı ülkelerdeki halk kitlelerinin çıkarlarının ve bir bütün olarak insanlığın bu çatışmanın her iki tarafındaki emperyalistlerinkiyle temelden karşıt olduğu açıkça anlaşılmalıdır. Bu anlayışla birlikte ne yapmamız gerekiyor?

Bu savaşın her iki tarafındaki emperyalistlerin eylemlerinin bir an önce durdurulması elbette her yerdeki halk kitlelerinin çıkarına olacaktır. Ancak gerçek şu ki, bizler -ilgili ülkelerdeki ve bir bütün olarak dünyadaki halk kitleleri- farklı hükümetlerin ne yapacağını doğrudan ve acil olarak belirleyemeyiz. Toplumun yönünü belirlemek için, bu emperyalist (ve diğer) zalimleri devirmek ve kökten farklı ve özgürleştirici bir sistemi meydana getirmek için bir devrime ihtiyacımız var. Şimdi yapabileceklerimiz ve yapmamız gerekenler -bu emperyalistler hâlâ iktidardayken- bu tür bir saldırganlıktan geri çekilmek zorunda kalacakları bir duruma katkıda bulunmak amacıyla her tarafta askeri saldırganlığa karşı gelmek ve hareket etmektir. Savaşa doğrudan dahil olduğu kadar dolaylı da dahil olmak üzere, geçmişte ve özellikle de 1970’lerde Vietnam’daki savaşta olduğu gibi, ABD’deki (ve diğer ülkelerdeki) geniş halk safları arasındaki kitlesel muhalefet, ABD’yi Vietnam’da yürüttüğü emperyalist savaştan çekilmeye zorlamada önemli bir faktör olmuştu.

Rusya’da, kendi ülkelerinin Ukrayna’da yürüttüğü savaşa cesurca karşı çıkan ve bu doğrultuda hareket eden insanlar desteklenmeli ve bu türden daha fazla muhalefet teşvik edilmelidir. Ancak aynı zamanda, ABD emperyalistlerinin (ve onlarla müttefik olan diğerlerinin) Rus saldırganlığına karşı bu muhalefeti “batılı” emperyalist amaçları ve eylemlerini pekiştirmek ve desteklemek için kullanmaya yönelik ikiyüzlü hamlelerine de şiddetle karşı çıkılmalıdır.

Burada, bu temel yönelim noktalarını vurgulamak önemlidir:

Rusya’nın bu emperyalist saldırganlığı elbette kınanmayı hak ediyor. Fakat özellikle de bu ülkede -ki bu tür saldırganlık eylemlerinde açık ara rekoru elinde tutmaktadır- yaşayan insanlar açısından “bizim” emperyalistlerimizin tutumlarını tekrarlamamak ve amaçlarına hizmet etmemek, bunun yerine Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı muhalefeti, “barışı” veya “ulusların kendi kaderini tayin hakkını” teşvik etmenin bir yolu olarak değil de rakip Rus emperyalistlerine karşı ABD emperyalist çıkarlarını ilerletme aracı olarak kullanan bu (ABD) emperyalistlerin amaç ve eylemlerine karşı muhalefetimizi açıkça ortaya koymak, temel bir ilke meselesidir ve derin bir önemi vardır. Dolayısıyla, bu çok önemli ilkeye uygun olarak Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline, özellikle de bu emperyalist ülkedeki insanlar tarafından yapılacak herhangi bir muhalefete, ABD’nin sürekli olarak sürdürdüğü savaşlara ve diğer ülkelere şiddetle müdahale ettiği diğer biçimler de dahil dünyadaki rolüne karşı açık ve kesin bir tavır eşlik etmelidir. (8)

Ve genel olarak NATO’nun parçası olan (veya başka bir şekilde ABD ile uyumlu) olan ülkelerdeki halklar -Ukrayna’daki Rus saldırganlığına karşı koyan ve buna karşı hareket edenler de dahil olmak üzere- görüşlerini yükseltmeli, bunun farkına varmalı ve aynı zamanda kendi ülkelerinin egemen sınıflarının Rusya’nın saldırganlığına karşı muhalefeti kendi gerici hedeflerini ilerletmek için kötüye kullanma yollarına aktif olarak karşı çıkmalıdır.

Bir kez daha belirtmek gerekiyor; temel olarak bu emperyalistlerin diğer tüm büyük suçlarıyla birlikte yürüttükleri savaşlara -insanlığın varlığına tehdit oluşturabilecek savaşlara (buna emperyalistlerin birincil derecede sorumlu olduğu çevrenin sürekli ve hızlanan yıkımı dahildir) son vermek için, devamlı olarak böylesi savaşlara, korkunç yıkımlara ve insanlığın tekrar tekrar maruz kaldığı büyük acılara yol açan onların tüm sistemlerine bir son vermek gerekiyor.

Şüphesiz, insanların Ukrayna’daki savaştan öğrenmesi gereken çok önemli bir ders de, hangi taraf olursa olsun insanlığın bu emperyalistlerin dünyayı yönetmeye devam etmesine ve bu durumda kimin egemen olacağı konusunda savaşmalarına daha fazla izin veremeyeceğidir. Bu durum insanlığın geleceği ve varlığı için gerçek ve korkunç bir tehdit oluşturmaktadır.

Bu bağlamda aşağıdakiler meseleyle ciddi şekilde ilgilidir ve büyük önem taşımaktadır:

“Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey” içinde bugün dünyada olup bitenleri kapsamlı bir şekilde analiz ettim ve içereceği tüm tehlikeler ve zorluklarla birlikte, bu emperyalist ülkede devrimin daha olası hale geldiği ender zamanlardan biri olduğunu, buna daha da acilen ihtiyaç duyulduğunu aktardım. (9)

Bütün bunlar revcom.us’ta yükseltilen ve New York ve Los Angeles’taki 1 Mayıs’larda etrafında kitlelere çağrı yapılan sloganların büyük önemini bir kez daha vurguluyor:

ABD/NATO İLE RUSYA ARASINDAKİ SAVAŞA HAYIR! 3. DÜNYA SAVAŞINA HAYIR!
SÖKÜLMESİ GEREKEN İNSANLIK DEĞİL, BU SİSTEMDİR!

ONLARIN GELECEĞİNİ KABUL ETMİYORUZ—
GERÇEK BİR DEVRİM İÇİN ÖRGÜTLENME ZAMANIDIR!


Dipnotlar:

1)Utanmaz Amerikan Şovenizmi: ABD Emperyalizmini “Otoriteryanizm Karşıtlığı” Maskesiyle Desteklemek | Yeni Komünizm # (yenikomunizm.com)

2)Sean Penn’in Çılgın Deliliği ve Nükleer Savaş Tehlikesi | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

3)“Yasal Gangsterler” – Nükleer Silahlı Gangsterler | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

4)“Yasal Gangsterler” – Nükleer Silahlı Gangsterler | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

5)Sean Penn’in Çılgın Deliliği ve Nükleer Savaş Tehlikesi | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

6)Yazarın gözlemi: Zelensky, Yahudi olduğu için Ukrayna’da ve hükümetinde gerçek veya önemli bir NAZİ katılımının olamayacağı argümanı, gerçeğe olduğu kadar mantığa da aykırıdır. İlgili bir benzetme için: Geçtiğimiz dönemlerde ve uzunca yıllar Pakistan hükümetinin başında bir kadın vardı; Benazir Butto. Yine de Pakistan, kadınlara yönelik korkunç baskının damgasını vurduğu, dünyanın en bariz patriarkal ülkelerinden biriydi ve öyle de kaldı. Bir ülkenin kadınlara yönelik korkunç baskıyı bünyesinde barındırması -veya NAZİ’lerin önemli ölçüde katılımıyla belirlenmesi durumu-  o ülkenin hükümet başkanının kim olduğu tarafından değil, aslında ülkede kadınlara yönelik korkunç baskıyı bünyesinde barındırıp barındırmaması veya NAZİ’lerin önemli katılımlarının olup olmadığı gerçeği tarafından belirlenir. Gözleri kör eden şeyleri bir kez kaldırınca, bu anlayış Sherlock Holmes’un da söyleyeceği üzere temel önemdedir.

7)Yalanları Delmek, Yüzeyin Altını Kazmak, Ukrayna’daki Savaşı Sürdüren Dünya Emperyalist Sisteminin Daha Büyük Dinamikleri… Ve Sovyetler Birliği’nin Gerçekten Sosyalist Olduğu Zamandan Alınacak Ders | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

8)Emperyalist Asalaklık ve “Demokrasi”: Neden Pek Çok Liberal ve İlerici “Kendi” Emperyalistlerinin Utanmaz Destekçileri? | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

9)“Yasal Gangsterler” – Nükleer Silahlı Gangsterler | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)




“Yasal Gangsterler” – Nükleer Silahlı Gangsterler

Editör Notu: Devrimin önderi ve Yeni Komünizm‘in yazarı Bob Avakian’ın Ukrayna sürecine ilişkin kaleme aldığı son makalesi 19 Nisan 2022 tarihinde revcom.us web sitesinde yayınlandı. Aşağıda bu dosyanın tam versiyonunun çevirisini okurlarımızın dikkatine sunarız.

Kaynak için bkz: “LEGIT GANGSTERS”— GANGSTERS WITH NUCLEAR WEAPONS | revcom.us


Bugünkü olaylar ve özellikle Ukrayna’daki savaşla ilgili yaşanan olaylar, eski günlerden bir arkadaşım olan Billy Carr’a dair anıları aklıma getiriyor. Billy kendini “hayata” kaptırmıştı ve sonuç olarak daha 20’li yaşlarındayken öldürüldü. Fakat keskin bir zekası vardı ve bir keresinde bu ülkeyi yöneten emperyalistlerin sadece buradaki halklara değil, tüm dünyadaki halklara ne yaptığını anlattığımda bu konuda hemen önemli bir şeyin farkına vararak şöyle dedi: “Yasal gangsterler”

Bugün bu ülkeyi yöneten Biden ve diğer “yasal gangsterleri” duyuyoruz ve medya sözcüleri, Rusya’nın Ukrayna’da sorumlu olduğu yıkım ve katliam nedeniyle Putin’i “savaş suçlusu” ilan ederek bir koro şeklinde bunu zikrediyorlar. Bu durum, en büyük mafya patronunun (veya bir suç kartelinin başkanının) daha az güçlü olan rakip gangsterin suçlarını kendini beğenmiş bir şekilde kınamasına benzer.

Unutmayalım: Kölelik ve soykırım üzerine kurulu bir ülke olan ABD, hükümetlerini sevmediği ülkeleri işgal etme, darbe tezgahlama ve diğer yollarla şiddetle müdahale etme rekorunu açık ara elinde tutuyor. Rusya’nın Ukrayna’da yaptıklarının çok ötesindedir, bu süreçte çok sayıda insanı katletmiştir. (revcom.us’ta ABD emperyalizminin suçlarının kapsamlı bir teşhiri ve analizi yer almaktadır.)

ABD Emperyalizminin Ukrayna’daki Bu Savaşa Yol Açan Rolü

Ukrayna’da bu savaşa yol açan olaylarda ABD’nin rolüne bakalım. Hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler yönetimindeki ABD hükümeti, 1990’ların başında Sovyetler Birliği ve onun askeri bloğu olan Varşova Paktı’nın sona ermesinden sonra ne yaptı? Bazı insanlar safça, Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkmasıyla “Soğuk Savaş’ın sona ermesinin” hükümet harcamalarının bu ülkenin devasa askeri bütçesinden halka, özellikle de en çok ihtiyacı bulunan insanların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir finansmana kayarak “barışın pay edilmesine” yol açacağını umdular. Ancak bu kapitalist-emperyalist sistemin doğası gereği böyle bir “barış payı” asla olmayacaktı: İmparatorluğunun korunmasını ve genişlemesini sağlayabilmek için ülkenin askeri harcamaları artmaya devam etti ve bugün Rusya ve Çin’in askeri bütçelerinin toplamından çok daha büyüktür.

1990’lardan başlayarak, Sovyetler Birliği’nden geride kalanın zayıflamış bir Rusya olduğunu kabul eden ABD emperyalistleri, gerçekte oldukları şekliyle gangsterlik yaparak imparatorluklarını daha da genişletme fırsatını yakaladılar. Saldırgan askeri ittifaklarını (NATO) önceki Varşova Paktı ülkelerine yaymayacaklarına dair “sözlerinden” geri döndüler. Bu vaadi göz ardı eden ABD emperyalistleri, NATO’ya Rusya’ya yakın ve bazı durumlarda gerçekten sınır komşusu olan ülkeleri dahil etmek için harekete geçtiler. Tüm bunların bir parçası olarak ABD, son yıllarda Ukrayna’ya defalarca müdahale etti ve orada Rusya’ya daha dost olan hükümetleri devirmek ve onların yerine 2014’te olduğu gibi “batı” emperyalizmine meyilli hükümetler yerleştirmek için komplolar yürüttü.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etme kararında önemli bir rol oynayan tüm bunlardaki kilit unsur, Ukrayna hükümetinin NATO’ya katılmak istemesi şeklindeki ABD yanlısı açıklamaydı. Ukrayna, Rusya sınırındaki büyük bir ülkedir. Revcom.us’taki makalelerin belirttiği gibi: Eğer Meksika hükümeti Rusya’nın başını çektiği bir askeri ittifaka katılma niyetini açıklasaydı, bunun ne anlama geleceğini ve ABD yöneticilerinin ne yapacağını bir düşünün!

Tüm bunlar, ABD egemen sınıfı adına, onun “karşı konulamaz” bir emperyalist süper güç olma ve öyle kalma yönündeki büyük hırsları tarafından yönlendirildi. Ruslar ve Çinliler söz konusu olduğunda, ABD’nin dünyadaki egemenliğine karşı çeşitli türden meydan okumalar, ABD egemen sınıfının ve onun Amerikan şovenist rasyonelleştirmelerini papağan gibi tekrarlayanların argümanı, özünde şundan başka bir şey değildir: Kitlesel güç ve şiddetle, dünyada ‘ulusal’ (yani emperyalist) çıkarlarımıza uygun bir ‘düzen’ kurduk ve hiç kimsenin bunu, bu çıkarları tehdit edecek şekilde değiştirmeye ve güç kullanmaya hakkı yoktur.” (1)

ABD’nin Bu Savaştaki Gerçek Amaçları

Bunların hiçbiri Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini “haklı kılmaz”. Ancak bunu daha geniş bir bağlamına ve gerçekler ışığına koyar. ABD emperyalistlerinin bu savaştaki gerçek niyetlerinin ne olduğuna ışık tutar. ABD’nin buradaki asıl hedefi ve amacı, daha zayıf bir ülkenin kendisini daha güçlü bir saldırgana karşı savunmasına yardımcı olmak değil; ABD emperyalizminin egemenliğini güçlendirmek için emperyalist bir rakip olan Rusya’yı (ve muhtemelen bu noktada Rusya ile bir tür işbirliği ilişkisi içinde olan Çin’i de zayıflatmak) ve özellikle de ABD ve diğer NATO ülkeleri arasındaki bölünmeleri artıran Trump’ın eylemleriyle NATO’nun zayıflamasının ardından NATO’yu yeniden güçlendirmektir.

ABD şimdi Rusya ile “vekalet savaşı” yürütüyor. Rusya’ya karşı ekonomik savaş (“yaptırımlar yoluyla”) yürütürken aynı zamanda Ukrayna’yı kitlesel olarak silahlandırıyor. Ve bu durum, ABD/NATO ve Rusya arasında doğrudan savaşa yol açabilecek ciddi bir risk içeriyor. Her iki tarafın da gerçekten kontrol edemediği bir dinamiği harekete geçirebilecek ve büyük olasılıkla insan medeniyetine tamamen son verebilecek yıkıcı bir nükleer savaşa yol açabilecek bir savaş…

Kısacası, Ukrayna’da olup bitenler Biden ve diğerlerinin sürekli ilan ettiği gibi “demokrasi ve otokrasi” arasındaki bir tür kutsal savaş değildir. ABD emperyalistlerinin amacı bu savaşla ilgili olarak ve genel olarak sömürü imparatorluklarını güçlendirmek, genişletmek ve egemenliklerine yönelik meydan okumaları geri püskürtmektir.

Emperyalizme ve “Gangsterizmine” Son Vermek

ABD/NATO’nun yanı sıra Rusya’nın da motivasyonu, gangsterlerin motivasyonudur. Hükümetin başında ülkelerinin hükümdarları oldukları için “meşruiyet” iddiasında bulunan gangsterler. Fakat bu gangsterler yalnızca belirli bir yerdeki arazi için savaşmıyorlar, uğruna savaştıkları “arazi” bütün dünyadır. Bunlar nükleer silahlar da dahil olmak üzere, tüm insanlığı öldürme kapasitesine sahip güçlü kitle imha cephanelerini kontrol eden gangsterlerdir.

Bu “yasal gangster” emperyalistler, The Godfather filmindeki mafya babası Don Corleone gibi birinin işlemeyi düşünebileceğinin bile çok daha ötesinde, devasa ölçekte korkunç suçlar işliyor. BAsics‘te söylediğim gibi; “Godfather, bu emperyalistlerin yanında Mary Poppins gibi kalır.” (2)

Hepsini özetlemek gerekirse:

“Emperyalizm, devasa tekellerin ve finans kuruluşlarının yalnızca tek bir ülkede değil, bütün dünyadaki ekonomileri ve siyasi sistemleri -ve insanların yaşamını- kontrolü demektir. Emperyalizm, yüz milyonlarca insanı baskı altında tutan, onları sefalete mahkum eden asalak sömürücüler demektir; asalak finansörler bilgisayarda tek bir tuşa basarak muazzam miktarlarda zenginliği bir yerden diğerine aktarıp milyonların açlık çekmesine neden olmaktadır. Emperyalizm, savaş -direnişleri ve ezilenlerin isyanını bastırmak için savaş ve rakip emperyalist devletler arasındaki savaş- demektir; emperyalizm, bu devletlerin liderlerinin insanlığı inanılmaz bir yıkıma mahkum etmesi, hatta tek bir tuşa basarak insanlığı toptan imha etmesi demektir.”

“Emperyalizm, kapitalizmin temel çelişkilerinin muazzam şekilde patlamaya doğru ilerlediği bir evresidir. Fakat aynı zamanda, emperyalizm devrim olacak da demektir -ezilenler sömürücüleri ve işkencecileri devirmek için ayağa kalkacaktır- ve bu devrim küresel canavarı yani emperyalizmi söküp atmak için dünya çapında bir mücadele olacaktır.” (3)

“Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey” içinde bugün dünyada olup bitenleri kapsamlı bir şekilde analiz ettim ve içereceği tüm tehlikeler ve zorluklarla birlikte, bu emperyalist ülkede devrimin daha olası hale geldiği ender zamanlardan biri olduğunu, buna daha da acilen ihtiyaç duyulduğunu aktardım. (4)

İhtiyacımız olan şey, gidişatı ve şartları gangsterliğin değil -yalnızca bir blokta veya bir mahallede değil, genel olarak bu ülkede ve en nihayetinde bir bütün olarak tüm dünyada- devrimin belirlediği radikal bir dönüşümdür.


Dipnotlar:

1)Utanmaz Amerikan Şovenizmi: ABD Emperyalizmini “Otoriteryanizm Karşıtlığı” Maskesiyle Desteklemek | Yeni Komünizm # (yenikomunizm.com)

2)BAsics: Bob Avakian’ın Konuşma ve Yazılarından | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

3)BAsics: Bob Avakian’ın Konuşma ve Yazılarından | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

4)Felaket Bir Şey Ya da Gerçekten Özgürleştirici Bir Şey: Derin Kriz, Derinleşen Bölünmeler, Yaklaşan İç Savaş Olasılığı – Ve Acilen İhtiyaç Duyulan Devrim | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)




Savaşın Sisi, Savaşın Netleştirdikleri

“Savaşın sisi”, bir savaş durumunda birçok şeyin belirsizleşmesi gerçeğine atıfta bulunur. Basitçe söylemek gerekirse, tam olarak ne olduğunu söylemek genellikle zordur. Bununla bağlantılı olarak, bir kez başladıktan sonra savaşın kendi dinamikleri vardır: İşler çoğu zaman bir savaşı başlatan veya savaşa dahil olan insanların gitmelerini beklediği gibi gitmez. Bu durumun sadece Rusya ve Ukrayna açısından değil, aynı zamanda ABD liderliğindeki emperyalist ittifak (NATO) ile Rusya arasındaki “vekalet savaşlarını” da içeren -Ukrayna’ya büyük miktarda silah sağlamak ve Rusya’ya karşı ekonomik savaş (“yaptırımlar” şeklinde) yürütürken NATO ülkelerinin özellikle Rusya’ya komşu veya yakın olanların askeri “hazırlığını” artırmak gibi- mevcut savaş durumunda çok ağır bir anlamı var.

Bu durum -kasten veya bir veya iki tarafın hataları yoluyla- gerçek bir tehlikeyi içermektedir; Rusya ile ABD/NATO arasında doğrudan bir savaşa yol açabilir ve bu da dünyanın her yerinden halkların varlığını tehdit edecek bir çapta nükleer silahların kullanımını içerebilir. Rus işgalinin yalnızca haksız emperyalist saldırganlığın bir eylemi olmasının yanı sıra son derece tehlikeli ve kitlesel ölçekte potansiyel olarak yıkıcı olmasının önemli bir nedeni budur. Ukrayna’ya ve halkına vermiş olduğu büyük zarar ve acıların çok ötesindedir. ABD/NATO müdahalesini artırmaya yönelik hamlelerin ve Rus güçleriyle doğrudan askeri çatışmaya girme çağrılarının, tehlikeyi büyük ölçüde artırmasının nedeni de budur.

Bu durum, mevcut savaşın başından beri vurguladığım yönelimin önemini ortaya koymaktadır:

“Bugün yapılması gereken ve hemen acilen yapılması gereken şey, bütün emperyalist yağmacı ve kitle katliamcılarına karşı çıkarken bütün baskı ve sömürü sistemleri ve ilişkilerine de karşı çıkmak ve bunu yaparken özellikle de ‘bizim adımıza’ canavarca suçlar işleyen ve bizi Amerikan şovenizminin grotesk çatısı altında birleştirmek isteyen ‘kendi’ emperyalist baskıcımızı kararlı bir şekilde reddetmeli ve ona karşı amansız bir mücadele vermeliyiz.” (1)

Sözde “Özgür Basının” Masalları

Savaşın bazı şeyleri netleştirmesinin bir şekli daha var. Buna savaşın, insanların temel bakış açılarının, değerlerinin ne olduğunu ve toplumdaki ve dünyadaki esas güçlere ve ilişkilere göre nerede durduklarını çok net bir şekilde ortaya koyan biçimlerde hareket etmeleri gerçeği dahildir.

Bunun en çarpıcı ifadelerinden biri, bu savaşın ve ABD’nin bu savaşa müdahil olmasının, bu ülkedeki sözde “özgür basının” aslında kapitalist-emperyalist egemen sınıfın bir propaganda aracından başka bir şey olmadığını daha da net bir şekilde ortaya koymuş olmasıdır. Özellikle de, “ana akım medya” (CNN, MSNBC, New York Times ve Washington Post gibi), kendilerinin sürekli olarak kınadıkları Rus medyasınınki kadar kaba bir propagandayı amansızca yayma yeteneğine gerçekte sahip olduklarını gösterdiler. Ve bu “ana akım” Amerikan medyası tarafından Ukrayna’daki savaş hakkında haber yapmak ve yorum yapmak için istihdam edilen “gazeteciler” kendilerini yönetici sınıfların köleleri ve hevesli uşaklarından, korsanlarından, kuklalarından ve papağanlarından başka bir şey olmadıklarını göstermişlerdir. Bu “gazetecilerin” sözde “haberlerinde”, “çıkarlarımız”, “müttefiklerimiz”, “ordumuz” gibi ifadeleri ne kadar tutarlı bir şekilde, kendileri ile bu ülkenin hükümeti ve egemen sınıfları arasında kesinlikle hiçbir ayrım olmaksızın kullandıklarına bir bakın. Ülkenin egemen güçlerinden sözde “bağımsız” ve yalnızca bir araç olmayan “özgür basının” durumu.

Ayrıca revcom.us’taki makalelerde işaret edildiği gibi, şu soru şimdi keskin bir şekilde öne çıkıyor: ABD 2003’te -Irak’ın “kitle imha silahlarına” sahip olduğu ve El Kaide gibi İslami köktendinci teröristlerle müttefik olduğu şeklindeki “meşru” uluslararası savaş suçları şeklindeki resmi yalanlarla- Irak’ı işgal ettiğinde bu “özgür basın” neredeydi? Size bu “özgür basının” nerede olduğunu söyleyeceğim: ABD hükümetinin bu yalanı sürekli olarak tekrar etmesinin ve bunu ifşa eden insanlara yalan söylüyorsunuz diyerek saldırmasının yanındaydılar. (2)

Ya da Suudi Arabistan’ın ABD tarafından sağlanan sürekli destek ve silahlarla Yemen’in üzerine yağdırmaya devam ettiği korkunç yıkımlar ve bunun sonucunda özellikle yüz binlerce çocuk olmak üzere yaşanan kitlesel yıkımlar ve ölümlerle ilgili bu “özgür basının” sürekli ifşası ve öfkesi nerede? Bir kez daha size nerede olduğunu söyleyeceğim: Böylesi bir sürekli ifşa ve öfke, bu “özgür basının” hiçbir yerinde mevcut değil! Ukrayna’daki savaşa gerçekte neyin yol açtığını, karşı taraflardaki güçleri yönlendiren daha derin nedenlerin ve temel çıkarların neler olduğunu anlamaya çalışan herkes -ve buna karşıt olarak, sadece ilgili ülkelerde değil, bir bütün olarak dünyada halk kitlelerinin çıkarlarının nerede olduğunu anlamaya çalışan herkes- bu medya tarafından asla bunu anlamaya yönlendirilmeyecek, aksine bunu kavramadan uzaklaştırılacaktır.

Bir Kez Daha Pek Çok Liberal ve İlericinin Çirkin Şekilde Kendilerini Teşhir Etmesi

Açık gerçek şu ki, bu durum bu ülkedeki çok fazla liberal ve ilericinin gerçekten aşağılık olabileceklerini -utanmaz Amerikan şovenistleri ve “kendi” emperyalizmlerinin kendini beğenmiş destekçileri olduklarını, Rus emperyalizmiyle rekabette bu ülkenin egemen sınıfının arkasında akılsızca toplandıklarını da- ortaya çıkarmış bulunuyor. Bu kadar fazla liberal ve ilericinin bu şekilde hareket etmesinin nedeni yalın bir şekilde ifade edilebilir, hatta bunun daha derin bir analizi de önemlidir.

Yalın gerçek şu ki, bu liberaller ve ilericiler ABD emperyalizminin dünyadaki, özellikle Üçüncü Dünya’daki (Latin Amerika, Afrika, Orta Doğu ve Asya) halkları sömürmesinin ve aşırı sömürmesinin “yalağından besleniyorlar”. Daha önce de işaret ettiğim gibi:

Bir dizi çalışmamda ve revcom.us web sitesindeki diğer materyallerde -buna Raymond Lotta’nın önemli makaleleri de dahildir-  “emperyalist asalaklığın” ekonomik “ganimetleri” incelenmektedir: Dünya genelinde ve özellikle Üçüncü Dünya’da 150 milyondan fazla çocuk da dahil olmak üzere milyarlarca insanın yağmacı süper sömürüsü, her ne kadar bu “ganimetler” son derece eşitsiz bir şekilde paylaşılsa bile bu ülkedeki insanlar için belirli bir “yaşam standardı” ve tüketim sürecini mümkün kılmaktadır.

Ayrıca doğru olan şey -ve bundan bahsetmek önemlidir- bunun siyasi boyutudur: Bu emperyalist yağmanın, en azından emperyalist “ana ülkede” “normal zamanlarda” (bunun en önemli örneği ABD ile) belirli bir istikrar için maddi temel sağlama şeklidir. Bu göreli istikrar, yönetici sınıfın belirli bir miktarda muhalefete ve siyasi protestoya izin vermesini mümkün kılar. Bu durum, egemen sınıfın temel çıkarlarına hizmet eden ve bunları uygulayan “yasa ve düzenin” sınırları içinde kaldığı veya en azından önemli ölçüde bu yasa ve düzeni tehdit etmediği müddetçe geçerlidir…

Ancak burada konuşulması önemli olan şey, büyük çalkantılar zamanlarında kesintiye uğramış olsa bile bunun nasıl olduğudur. Ve bu  durum şimdilerde büyük bir şekilde parçalansa da 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde emperyalist asalaklığa dayanan bu göreli istikrar, yanılsamaları besledi ve bunları teşvik etti. Özellikle de nüfusun daha varlıklı olan ve çoğu zaman umutsuz durumdaki liberal ve ilerici kesimleri arasında bu ülkenin aslında baskı ve zulüm temelinde yönetilmediği şeklindeki yanılsamaları besledi. (3)

Bu durum, liberallerin ve ilericilerin birçoğunun Ukrayna’daki savaşa dair çarpıtmalarla hevesli bir şekilde aynı hizaya gelmelerinin maddi temelidir. Ve daha genel olarak ABD ile Rusya (veya Çin) arasındaki rekabette liberallerin ve ilericilerin birçoğunun bunun “demokrasi” ve “otokrasi” (veya “otoriterlik”) arasındaki kutsal bir savaş olduğu iddialarıyla hareket etmelerinde -ki gerçekte söz konusu olan şey “emperyalist güçler arasındaki rekabettir; bunların tümü, halk kitlelerini canavarca ezmektedir, hiçbiri halk kitlelerinin çıkarlarını temsil etmemekte veya bunun için çabalamamaktadır” (4)- yaşanan durum budur.

Sonuç daha önce de vurguladığım gibi şudur:

Bu liberalleri ve ilericileri, ya da en azından bunların önemli bir kısmını “kendi emperyalizmlerini” desteklemekteki aşağılık duruşlarından kurtarmak, onları bu emperyalizmin gerçekte dünyada neyi temsil ettiği ve neyi yansıttığı gerçeğiyle yüzleşmeye zorlamak için şiddetli ve amansız bir ideolojik mücadele gerektirecektir. Ve bundan daha fazlası, bu sistemi devirmekten ve onun yerine kökten farklı, özgürleştirici bir sistemle değiştirmekten daha azını hedeflemeyen, esas olarak bu asalak sistemin “talihinde” çok daha az çıkarı olan, bu kapitalist-emperyalist sistem altındaki acımasız baskı koşulları altında yaşayan, dünya çapındaki yağmalardan elde edilen “ganimetlere” nazaran mevcut durumları çok daha ağır basan halk kitleleri arasında temellenecek devrimci bir hareketi -güçlü bir devrimci hareketi- öne çıkarmayı gerektirecektir.

Bütün bunlarla birlikte, bu ülkedeki ve bir bütün olarak dünyadaki durumun zaten çok yoğun ve sürekli olarak yoğunlaştığını kabul etmek ve buna göre hareket etmek çok önemlidir. Gerçekten de felaket bir şey ihtimali kendini gösteriyor, fakat aynı zamanda gerçekten özgürleştirici bir şey de var: Tam da bu ülkede, güçlü kapitalist-emperyalist baskıcıların halk kitleleri üzerindeki hakimiyetini kıracak, bu sistemin ölümcül pençesini bu ülkenin sınırlarının çok ötesinde zayıflatacak, bugün halen kapitalizm-emperyalizmin egemen olduğu bir dünyaya devrimci bir ilham verecek ve bunun içerdiği tüm dehşetler karşısında pozitif şok dalgaları gönderecek gerçek bir devrim! (5)


Referanslar:

1)Utanmaz Amerikan Şovenizmi: ABD Emperyalizmini “Otoriteryanizm Karşıtlığı” Maskesiyle Desteklemek | Yeni Komünizm # (yenikomunizm.com)

2)THREE QUESTIONS | revcom.us

Ukrayna işgalini canlı yayında cesurca protesto ettiği için tutuklanan Rus TV editörü Marina Ovsyannikova için tezahürat yapan Amerikan haber medyasının her bir çalışanına:

Amerika, kitle imha silahlarına dair açık ve geniş çapta yalanlarla Irak’ta yüz binlerce insanı sebepsizce işgal ettiğinde ve öldürdüğünde, kendi içinizde benzer bir şey yaptınız mı? Eğer yaptıysanız, lütfen bize bildirin, sizi kutlayalım. Eğer yapmadıysanız, o zaman tezahüratlarınız anlamsız veya daha da beteridir.

Ve iki soru daha:

Yemen’de devam eden -ve çok daha beter olan- ABD destekli vekalet savaşını ne zaman protesto etmeyi düşünüyorsunuz?

Son olarak, “uçuşa yasak bölgelere” duyulan ihtiyaç hakkında gevezelik eden siz TV şovmenleri ve uzmanları, izleyicilerinize böyle bir hareketin bütün bir uygarlığı tehdit eden bir nükleer değişime çok büyük olasılıkla yol açabileceğini ne zaman açıklayacaksınız?

3)Emperyalist Asalaklık ve “Demokrasi”: Neden Pek Çok Liberal ve İlerici “Kendi” Emperyalistlerinin Utanmaz Destekçileri? | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)

4)Utanmaz Amerikan Şovenizmi: ABD Emperyalizmini “Otoriteryanizm Karşıtlığı” Maskesiyle Desteklemek | Yeni Komünizm # (yenikomunizm.com)

5)Emperyalist Asalaklık ve “Demokrasi”: Neden Pek Çok Liberal ve İlerici “Kendi” Emperyalistlerinin Utanmaz Destekçileri? | Yeni Komünizm (yenikomunizm.com)